Framboise Simon Loire Nehri kıyısındaki küçük köye geri dönünce, yerel halk onun yıllarca önce Alman istilasında meydana gelen trajediden sorumlu tuttukları çirkin kadının kızı olduğunu fark etmez. Geçmiş ve şimdiki zaman birbirinin içine geçmiştir. Özellikle de Framboise'ın annesinden miras kalan defterde yemek tarifleriyle anılar arapsaçı gibi birbirine dolanmıştır. Fakat kısa süre sonra Framboise hayatının baharında yaşantısına damga vuran felaketin sırrının bu defterde gizli olduğunu anlar.
Sevgili Masalevinin blogunda gördüğümde çok mutlu oldum. Ne çok sevdiğimi hatırladım ve bende bir kaç kelime etmek istedim üzerine. Okuyalı epey zaman oluyor, o yüzden bazı şeyleri unuttum elbette :) Ben Johanna Harris'in aynı zamanda 'Çikolata'nın da yazarı olduğunu bilmiyordum. Kitabı okumadım ama filmi izledim. Çok lezzetliydi :)
Bütün çocuklarına meyve isimleri veren kocası savaşta ölmüş bir anne: Cassis Frenk üzümü pastası, Reine Claude Frenk eriği, Framboise, frambuaz bildiğimiz. Öldüğünde oğluna çiftliği, ortanca kızına şarap mahzenindeki ganimetleri ve en küçükleri Framboisea da akıl defteri adını verdiği, içinde yemek tarifleri ve bir takım notlar olan defterle birlikte bir şişe zeytin yağı bırakıyor. Cassis çiftliğe hiç ilgi duymuyor. Bunun üzerine Framboise da çiftliği erkek kardeşinden satın alıyor ve buraya yerleşiyor.
Doğayı bu kadar seven annesinin tahammül edemediği, onun dayanılmaz baş ağrılarını tetikleyen tek bir meyve var ki; o da portakal. Framboise annesi yataktan çıkamasın, daha rahat oynayabilsinler (tabii başka sebeplerde var) diye bunu annesine karşı gizlice kullanıyor.
'Çocuklar acımasızdır' sözünde doğruluk payı gerçekten de çok yüksek. Çocuklar saldırdıkları zaman düşmanlarını, yetişkinlerin yapabileceğinden daha büyük bir kesinlikle yaralarlar. (syf 181-182)
Çocuklar, ikinci dünya savaşı sırasında (sanırım) kasabayı istila eden Alman askerlerden biri ile arkadaş oluyorlar. Bu adamın hayatlarını ne denli etkileyeceğini bilmeden... Özellikle Framboise hiç ayrılmak istemiyor ondan ama mümkün olacak mı? Tek dileği 'Sadece sen Tomas Leibniz'
Doğduğu yere geri dönen Boise bu süreçte, çocuk algısı ile yaşadığı şeyleri annesinin karmaşık notlarından okuyarak, geçmişine dair bilmediği gerçekleri öğreniyor zamanla.
Kitabın anlatımı akıcı ve olaylar sürükleyici. Geçmişi hem o günki aklıyla hem de artık yaşlanmış bir kadının çocukluğuna bakarken ki, algısıyla anlatıyor. Çok beğendim ve herkese okumalarını tavsiye ediyorum. Online satın almak için tıklayın. Masal Evi'nin yorumu da mutlaka okunmalı tık tık :)
4 yorum:
‘Sadece sen Tomas Leibniz’ işte bu repliktir kitabı anlatan.. en can alıcı sözleri eklemişsin canım.. beş dilim portakal benim en sevdiğim ve defalarca okuduğum nadir kitaplardandır. özellikle Boise'in zekası beni çok etkilemişti, o zor şartlarda bulduğu tek portakal ile annesini haftalarca yatağına hapsetmesi ve bunu portakal kabuklarını annesinin yastık kılıfına saklayarak başarması.. bu çocuk bir harikaydı :) ve yazarın anlatımı.. Les Laveuses köyü hala capcanlı gözümün önündedir, Dartigenlerin çiftliğini de ahşap merdivenlerine kadar hatırlıyorum. yazarlık bu olsa gerek..
Aynen o kadar güzel bir anlatımı var ki resmen orada yaşıyor gibi hissediyorsun. Ben tekrar okuyacağım en kısa zamanda. Aslında annesinden sevgi görseydi biraz daha belki de bunların hiç biri olmazdı. O zaman da hikâye olmazdı ama :)
çok uzun zaman oldu ben bu kitabı okuyalı, baya sevmiştim o zamnlar.
şimdi fark ettim ki alıp tekrar okusam hiç fena olmaz.Benim böyle huylarım vardır, sediğim filmi defalarca izleyebilirm, bi kitabı alıp zaman zaman tekrar okuyabilirm :))
Laminia ben de sevdiğim kitapların sevdiğim bölümlerini ara sıra tekrar tekrar okurum. Çok keyifli bir kitaptır herkese öneriyorum.
Yorum Gönder