2012 güzel başlamadı. Çok da güzel devam etmedi. Babannemi kaybettim. Büyük umutlarla başladığım işim, büyük hayal kırıklıklarıyla sona erdi falan filan. Yine de sağlıklı olduğumuz, nefes aldığımız her güne şükürler olsun. En başta ailemin varlığına... 2013'den belli bir dileğim yok. Her zaman ki gibi sağlık olsun, herşeyin başı sağlık. Para olsun, çok para olsun. Para ile saadet olmasa da, parasız da olmaz asla. Sevdiğim arkadaşlarımla daha sık görüşebileyim. Onların da hayatlarında düşledikleri güzellikler, gerçek olsun. Güzel diziler çekilsin, özellikle Güney Kore'den tabii :) İçindeki çocuğu öldürmeyen, mizahtan anlayan, 'oppacı' arkadaşlar bu sene de, artan bir neşe ile, sosyal medyayı şenlendirsin. Son olarak Gong YOO Allah onun müstehakını versin :)) Ne hali varsa görsün. Sıkılırsa Kore'den gelsin beni ziyaret etsin beklerim. Hepinizi öper, iyi yıllar dilerim.
30/12/2012
Yeni Yıl Gelmiş Diyola
2012 güzel başlamadı. Çok da güzel devam etmedi. Babannemi kaybettim. Büyük umutlarla başladığım işim, büyük hayal kırıklıklarıyla sona erdi falan filan. Yine de sağlıklı olduğumuz, nefes aldığımız her güne şükürler olsun. En başta ailemin varlığına... 2013'den belli bir dileğim yok. Her zaman ki gibi sağlık olsun, herşeyin başı sağlık. Para olsun, çok para olsun. Para ile saadet olmasa da, parasız da olmaz asla. Sevdiğim arkadaşlarımla daha sık görüşebileyim. Onların da hayatlarında düşledikleri güzellikler, gerçek olsun. Güzel diziler çekilsin, özellikle Güney Kore'den tabii :) İçindeki çocuğu öldürmeyen, mizahtan anlayan, 'oppacı' arkadaşlar bu sene de, artan bir neşe ile, sosyal medyayı şenlendirsin. Son olarak Gong YOO Allah onun müstehakını versin :)) Ne hali varsa görsün. Sıkılırsa Kore'den gelsin beni ziyaret etsin beklerim. Hepinizi öper, iyi yıllar dilerim.
25/12/2012
Acı Çikolata/Bir Kitap-Bir Film
İçinde yemek tarifleri, aşk öyküleri ve kocakarı ilaçları bulunan roman.
Başlık İngilizce'ye direk çevrilmiş. 'Like water for (hot) chocolate' Sıcak çikolatanın içine katılan su gibi. İki farklı element, birbirini tamamlıyor anlamında kullanılmış. Ayrıca 'Como Aqua Para Chocolate' Meksika'da sık kullanılan bir deyimmiş. 2 türlü kullanımı olduğu söyleniyor. Biri, birisi çok sinirlendiğinde 'su gibi kaynadığında' diğeri cinsel anlamda güzel/seksi bir kadını tarif etmek için 'sıcak çikolatanın içindeki su gibi'
Büyülü Gerçekli tarzı severlerin, - ki ben bayılıyorum- beğenerek okuyacağı bir kitap. Tita'nın aşkı, hüznü, keder, neşesi, şehveti pişirdiği yemeklere yansıyor. Oradan da, yemekleri yiyen insanları etkliyor. Yemek pişirerek, konuşan, ağlayan, seven, sevişen bir kadının hikayesi 'Acı Çikolata.' Ne yazık ki tariflerin günümüzde ve ülkemizde uygulabilirliği yok. Ancak bazı geleneksel tariflere ulaşmak ve denemek mümkün elbette.
Mutfağa ve yemeklere olan hassasiyeti daha doğmadan belli olan Tita, mutfak masasında doğuverir. O kadar çok ağlar, o kadar çok ağlar ki; gözyaşları kuruduktan sonra 3 çuval tuz çıkar.
Ailenin en küçük kızı olan Tita, geleneklere göre, ölene kadar annesine bakmaz zorundadır. Bu yüzden asla aşık olmasına izin yoktur. Evliliğin sözü bile edilemez. Bu sebeple kendisini görüp, aşık olan Pedro Tita'nın annesinden red cevabı alır. Ancak eğer isterse ortanca kızı ile evlenebileceğini söyler. Pedro sırf Tita'ya yakın olabilmek için bu teklifi kabul eder.
Titanın Pedro'nun kendisine verdiği güllerden yaptığı bıldırcın yemeği
Filmi her ne kadar, kitaba sadık kalarak çekilmişse de, beklediğim kadar iyi değildi. Öncelikle yemeklerin ön planda olduğu bir kitapta-filmde, görsel bir şölen bekliyorsunuz ama öyle olmadı. Pedroyu canlandıran oyuncu çok bebek yüzlü, çok çocuksuydu bence. Kitabın yanında çok yavan kalmış film.
Tita ve Pedro'nun aşkı tüm engellere, yasaklar ve geçen yıllara rağmen azalmadan sürüyor. Asıl gerçek dışılık bu bence : ) Büyülü gerçeklik tarzını bilmeyenler için şöyle açıklayayım, gerçekler ve düşler birbiri ile dikkatli bir şekilde harmanlanır. Böylece iç içe geçmiş iki dünya, tek bir gerçekli altında birleşir. Olmaz denilen herşey aslında, gerçeklerin biraz abartı, biraz düşsel şekilde ortaya konmasıdır.
Tita'nın yaşadığı olaylardan sonra huzuru ve dinginliği bulduğu doktor, hayata yeniden tutunması sağlıyor.
"... Anneannemin çok ilginç bir teorisi vardı: Derdi ki, biz insanlar her ne kadar içimizde bir kutu kibritle doğmuşsak da, onları tek başımıza yakamayız, tıpkı deneyde gördüğümüz gibi, oksijen ve mum ışığı gerek. Diyelim ki oksijen, sevdiğimiz insanın soluğundan bize ulaşabilir; mum ise, çeşitli gıdalar olabilir, müzik, okşama, söz ya da ses gibi ve bunlardan biri parlama nedeni olup kibritlerden birini yakar. Bir an, derin bir heyecanla kendimizden geçeriz. İçimiz sımsıcak olur; ama zamanla söner gider, ta ki yeni bir patlamayla yeniden canlanana değin. Yaşamak için, her birimiz kendimizdeki alevlendiricileri keşfetmek zorundayız, çünkü bunlardan biri harekete geçtiğinde, ruhumuz için gerekli enerjiyi sağlar. Bir başka deyişle, bu alevlenme ruhumuzun gıdasıdır."
Tabii bu alevlenmelerin hepsinin aynı anda olmasını da büyük bir tehlikeye yol açacağını söylüyor Doktor. Bana biraz Buffy&Angel ilişkisindeki, bir anlık gerçek mutluluk olayını hatırlattı. Tutkudan yangına sebep olan bedenler, hüzünle pişirilen düğün pastasından yiyerek göz yaşlarına boğulan misfirler... Meksika yemekleri, köhnemiş adetler ve arka planda yokluk ve devrimin şöyle bir geçildiği 'Acı Çikolata' kolay okunan bir kitap. Kitap okumaz istemezseniz filmde kötü değil. Ancak bazı küçük detayları kitapta bulabilirsiniz ancak.
Karakterlerin tanıtımı ve bahsedilen yemeklerin ne olduğunu görmek için buraya bakmanızı öneririm. Bir Marquez olmasa da, okuması keyifli bir kitap.
14/12/2012
Answer to 1997/ 90'lara Yolculuk
Her bir karakterin kendine ait bir hikayesi olan 'Answer 1997' yüzümde kocaman bir gülümseme ile izlediğim bir dizi oldu. Fazla beklentim yoktu aslında ama okuduğum ve zevkine güvendiğim blogdaşlar tavsiye edince, izlemeliyim dedim. Çok da iyi yaptım.
Öncelikle dizinin Seulde değil de, Busanda geçiyor olması, başlı başında bir farklılık, güzellik. Karakterler çok daha hayatın içinden. Ergenlik çağında ki çocuklar ıslak rüyalar görebiliyor, yetişkin içerikli filmlere baş yapıt muamelesi yapıyor ama iş gerçekten bir kızla iletişim kurmaya gelince çuvallıyorlar.
90'ları anlatması sebebiyle dizide o yıllara ait evrensel detaylar vardı. Sanal bebek gibi, poster biriktirmek, kaset almak, CD çalara teknoloji harikası muamelesi yapmak vb. Pek çoğumuzun kendini bulabileceği, keyifli ve nostaljik ayrıntılarla bezenmiş sahnelerle doluydu Anwer to 1997.
Yoon Jae'nin Shi Won'a karşı olan hisleri, aşık olmak ile ilgili bütün romantik komedi klişelerinin gereksizliğini vurguluyor Birini neden sevdiğin sorusunun cevabı nedir? Bize iyi davrandığı için mi? Güzel-özel hissettirdiği için mi? Kendimizi yanında hiç olmadığı kadar rahat hissettiğimiz için mi? Hepsi mi? Bütün bunlar bir etken olabilir elbette ama hiç biri, birini sevmek için tek başına yeterli değil. Neden sorusunun cevabı yok. Sadece sen olduğun için. Bundan daha güzel bir sebepte yok aslında.
Shi won sadık bir H.O. T hayranı. Bütün boş zamanını ve enerjisini bu 'hayran kız' olma durumuna harcıryor. Bu da geleneksel ve tutucu babasının pek hoşuna gitmiyor. Biricik Tony Oppası ve H.O. T üyeleri hakkında çirkin şeyler söylüyor. Hain baba işe ne olacak :P Halbu ki dizide de belirtildiği bu yoğun enerjiyi bastırmak yerine, başka bir yöne kanalize edebilse bir fan girl, kendine harika bir kariyer inşa edebilir :)
Sevdiğiniz sanatçıya ait ufacık bir kağıt parçasının bile sizin için paha biçilemez bir eser olduğunu bilmeyen ebeveynler, bir de hakkında ileri geri konuşunca, sinirlenmemek elde değil tabii. Zamanında Tarkan kartpostalları, posterleri, gazete-dergi röportajları benim için altın değerindeydi. (O arşive ciddi bir harçlık yatırmıştım.) Hem de öyle bir tıkla ulaşılabilme lüksü de yoktu. Bütün Fatih'te Vizyon dergisi aradığımı biliyorum. Ahh ahh şimdiki gençler çok şanslı :)
Shiwon'un kiminle beraber olduğu son ana kadar gizemini korumaya çalışsa da, başından beri çok bariz olan sonucu anlamamıza engel olmadı. Sonuçta ikinci adamlar her zaman kaybetmeye mahkumdur. K-dramaların kuralı bu. Ama bu dizide en azından kendine göre birini buldu Tae Wong.
Muhtemelen düşük bütçeli, yeni yetme oyuncuların yıldız mertebesine eriştiği bu güzelim dizi, sessiz ve derinden sardı izleyiciyi. Özellikle 90'larda çocuk ve genç olanlar için, badem şekeri tadında bir nostalji yaşattı.
İçinizde yaşayan çocuk büyümesin, fan girller ölmesin :) İlk gençlik yıllarını hatırlamak isteyenlere, gençlere ve her zamannn genç kalacak olan bizlere, şiddetle öneriyorum. İzleyin, izletin.
04/12/2012
Paradise - ÇEVİRİ İSTEĞİ
Sevgili Tukyu'nun önerisi ile izlemeye başladığım 8 bölümlük bir İngiliz dönem dizisi. BBC1' de yayınlanıyor. Period Drama sevenlerin beğenerek izleyeceği bir yapım Paradise. 1870'lerin İngiltere'sinde Paradise isimli çok katlı bir mağazada çalışan Dennise, diğer çalışanlar ve sahibi Mr. Murray'in hikayesini anlatıyor. Dennise son derece zeki ve başarılı ve yenilikçi. Bu özelliği ile diğer çalışanlar arasından sıyrılmakta zorluk çekmiyor. Mr. Murray çalışkan, atılgan ve de hırslı. Dizi Fransız yazar Emil Zola'nın kitabından uyarlanmış. Mekan, kostümler, eşyalar son derece göz alıcı. Ciddi bir prodüksiyon ve emek harcanmış.
Sorun şu ki, henüz Türkçe alt yazısı yok. Ben çoğunu anlıyorum. Sorunsuz izliyorum ama arkadaşlarıma da önermek istiyorum. Ne yazık ki herkes İngilizce bilmiyor. Bilseler bile 19. Yüzyıl İngiltere'sinin süslü, uzun konuşma tarzı ve üstüne bir de ağdalı İngiliz aksanı eklenince; bazı şeyleri anlamak kolay olmuyor. Bu diziye el atacak bir gönüllü var mı? Eğer çevirisi yapılırsa ben de uzun bir dizi tanıtımı yazarım :) İlk sezonu bitti, 2. sezonu için anlaşılmış bile. Bir de fragmanı ekleyeyim. Rica etsem, bu yazıyı ve isteğimi daha fazla kişiye ulaştırır mısınız lütfen?