30/12/2011
Mutlu Yıllar / Yeni Yıl
27/12/2011
25/12/2011
While You Were Sleeping/Çok Romantik Komedi
-Ben oğlunuza aşık oldum.
-Eee biliyoruz.
-Hayır o oğlunuz değil,öbürü
-Naptın sen
-O hiçbir şey yapmadı...
20/12/2011
Two Broke Girls
18/12/2011
Once Upon A Time / Gökten Üç Elma Düşmüş
Ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar... (?)
- Marry Margaret Blanchard (Pamuk Prenses-Snow White) Blanchar Fransıca beyaz anlamına gelen ‘blanc’ ya da ‘blanche’ sözcüğünden türemiştir. Marry Margaret gerçekten yaşamış bir karakter. Tam adı Maria Sophia Margaretha Catharina Freifräulein von Erthal 15 Haziran 1729 Almanya- Bavyera’da doğmuş, Pamuk Prenses hikâyesinin esinlendiği düşünülen bir kadın. Castle of Lohr –Lohr Kalesinde yaşayan bu genç kadın iyi kalbiyle bilinirmiş. 7 cücelerin ise o bölgede çalışan ufak tefek maden işçilerinden esinlediği düşünülüyor. Çünkü maden ocakları çok dar ve sığabilmek için zayıf ve ufak tefek bir yapıya sahip olmak gerekiyormuş. Camdan tabut ayrıntısı içinde o dönemde bölgede yaygın olan cam işçiliğinden ilham alınmış olması mümkün görünüyor.
- Regina Milss (Evil Queen-Kötü Kraliçe) Regina Latince ‘Kraliçe’ anlamında gelen bir bayan ismi. Milss ise Yunanca ‘Milo' sözcüğünü çağrıştıyor ki modern Yunanca’da ‘elma’ anlamına geliyor. Bu durum Kraliçenin, Pamuk Prensesi elma ile zehirlemesine gönderme yapıyor.
- Mr. Gold, hatırlarsanız hikâyede Rumpelstiltskin samanı altına çeviriyordu.
- Ruby (Red Hiding Hood-Kırmızı Başlıklı Kız) Ruby, yakut demek. Mücevher skalasından, pembeden, kan kırmızısına kadar farklı tonlarda bulunur.
- Ashley Boyd (Cinderella-Sindirella) 'Cinders' bazı maddelerin tamamen küle dönüşmeden bir önceki aşamasında aldıkları şekildir. Yine bir çeşit kül olarak tanımlanabilir. Boyd; Galler dilinde 'buidhe' sözcüğünden türemiştir. Bu da 'sarı saçlı' anlamına gelir.
- Archie Hooper (Jiminy Cricket-Cır Cır Böceği) İlk olarak Pinokyo hikâyesinde Pinokyonun vicdanı olarak ortaya çıkmış. 'Hoop' hoplamak demek. Cırcır böcekleri genelde hoplaya, zıplaya dolaşırlar.
<
09/12/2011
Çok Yönlü Blogger Mimi
Sevgili Bez Cadıları/OhYoonJoo, Masalevi, Madampatapuff beni çok yönlü blogger ödülüne layık görüp mimlemişler. Çookk teşekkür ederim. Kendim hakkında 7 gerçek anlatmam gerekiyormuş bir de :) Başlayalım bakalım...
- Her sene bu sefer kesin kullanacağım diye bir sürü kozmetik ürünü alıyorum. Hiçbirini kullanamadan atıyorum çünkü bozuluyor :)
- Kısır çok severim en çok annemin yaptığını severim o da bazen sadece benim için kazanla yapar :P Başka hiç bir şey yemeden sabahtan akşama kadar gidip, gelip onu yerim :)
- Kitaplar alıyor, uzun süre okumuyor bu süre içinde de acayip vicdan azabı duyuyorum.
- Kötümserim, karamsarım en ufak bir moral bozukluğunda içime kaçarım. Hayatta herşey bana karşı gibi gelir. Biraz drama kraliçeliği var sanırım :)
- Herkesi kolay, kolay sevmem, herkeste beni sevmez. Bazı insanlara göre dünyanın en sevimsiz ve sıkıcı insanı olabilirim.
- Gong Yoo'yu çok severim ha ha büyük sırrım açığa çıktı işte. Kimse bilmiyordu bunu :)
- İki kalas bir heves blog açıp, kendi üslubunu oluşturmayan oradan buradan arakladığı cümlelerle yazı yazmaya çalışanlardan hiç haz etmiyorum. Bunlar genelde ergen oluyor, o yüzden büyüyünce geçer diye umuyorum :)
Gelelim ödül dağılımına beni mimleyen arkadaşlar zaten keyifle okuduğum, yorum yaptığım blogcular onları saymıyorum bile :)
1. Şimdi bu blog sahibiyle yakınlığımızı bilmeyen yok ama çok daha öncesinde benim için sadece bir okuyucuydu. İlk ödülün ona gitmesi tamamen objektif bir değerlendirme bunu söylemeliyim. Çok yönlü deyince aklıma gelen ilk kişi, o kadar çok farklı ilgi alanı var ki, yoruluyorum takip ederken Pudra Tozu
2. Tek şikayetim çok kısa yazması onun dışında konsept yazıları ile farkını ortaya koyan Aslı'nın Güncesi ikinci ödülün sahibi oluyor. Biraz daha uzun yazabilsen keşke :)
3. Lee Sung Gi deyince aklıma gelen tek isim. Hikayesini takip ettiğim tek blogger :) alkışlar eşliğine Astrea'nın Atlasına ödülünü veriyoruz :)
4. Büyüyünce doktor olacak o. Aslında oldu bile :) Dördüncü ödülün sahibi: Güzel kızım Bunu Sevdim.
5. Uzaktan al haberi'nin bir diğer yazarı, Kpop yazıları ile bilgi dağarcığımızı geliştiren ilk nesil blogculardan nickinden bile çok yönlü olduğunu anlayabileceğimiz Kimbapsuşi
6. Genç bir blogcu, yazılarından ne kadar gerçek ve tutarlı olduğu anlaşılıyor. Sanal bile olsa insanın kendi gizleyemediğinin bir örneği. Beğenerek takip ediyorum. Naysting
7. Tanışır, tanışmaz çok sevdim kendisini tek derdim çok ama çok uzun yazması :) So Ji Sub deyince akla gelen tek isim oldu. So Ji ile ilgili aradığınız her türlü bilgi A dan Z'ye Kaktüs Çiçeğinde bulabilirsiniz.
8. Wordpressten, bloggera geçince üzerindeki rehaveti attığını gördüğüm, her türlü zorluğun üstesinden gelebilecek kadar güçlü, kendi kendini övmeye bayılan Miss. Nefertiti :)
9. Gezer, tozar, okur, izler, diker, pişirir ama en çok gezer :) George Clooney sevdalısı, düşes ruhlu Seyhandan
10. Her türlü filmi kendi üslubunca yorumlayan, aşırıya kaçmadıkça argonun yakıştığı bir isim. Çok umarsız görünse de büyüklere saygıda kusur etmeyen, Ankara deyince aklıma ilk gelen Mavi
11. Bu da benden olsun çünkü çok severek okuyorum. Doğal, sempatik, içten, kompleksiz, kırtasiye delisi bir hatun :) Serrose Yolun Neresindeyim
07/12/2011
İmparatorluk Çökerken İstanbul'da Bir Yahudi Ailesi
1492’de İspanya’da sürülen Yahudiler için İstanbul’un adı 20. yüzyılın eşiğinde hala Konstantinopolis’tir. Rebecca Gatenyo bu şehirde, kuşakların birbirini izlediği ve benzeştiği bir buena familia’da (iyi aile) dünyaya gelir. Bu roman, Haliç kıyılarında donmuş gibi görünen zamana karşı bir sabırsızlık çığlığıdır. Üçlü bir laneti dile getirir; kadın, doğulu ve Yahudi olarak doğmuş olmanın sıkıntısıdır bu, bir de tarihin tuzağına düşmüş bir cemaate ait olmanın. Ana dili, İspanyolca ve Alliance İsraelite Üniverselle’in dayattığı Fransız kültürü arasında parçalanan Rebecca bizi sonsuz bir özgürlük arayışının peşinde Asya’dan Avrupa’ya ve Amerika’ya sürüklüyor. Bu süreç Birinci Dünya Savaşı, aile dramları ve Osmanlı azınlıklarının toptan göçü ile sarsılacaktır. Doğduğu dünyanın ilerisinde olan, onun tarafından dışlanan Rebecca yaşamak için ihtiyaç duyduğu sevgiye ve kabule ulaşmayı başarabilecek mi?
Uzun zamandır okunmayı bekleyen kitaplardandı 'İstanbulda Bir Yahudi Ailesi' Ne zaman aldığımı hatırlamıyorum. Benim için özeti: Drama Kraliçesi Rebecca'nın hikayesi. Evet zorluklar, sıkıntılar kadın olmanın getirdiği ekstra yükler var ama bütün bunları sadece kendi yaşamış gibi davranıyor. Özgüvensiz, cesur ama tedirgin. Konu fazla uzamış bence. Bir de alt metinde 'ah zavallı Ermeniler' durumu var. Umutla başlamıştım ama bir süre sonra kastı. Bitsin diye okudum resmen. Fakat kötü de diyemem. Arada İspanyolca kelimelerin, deyişlerin olması kitabı benim için daha katlanılır, daha cazip kılan etkenlerden. Merak ettiğim Fransa'da yaşayan yazar Türkiye'de hiç bulunmuş mu? Zannetmiyorum ama emin de değilim. Kadınlık hallerini daha ön plana çıkarmak isteyen yazar sadece buna odaklanmamış. Rebecca'nın yaşamında onu bakış açısıyla, o döneme, dönemin sosyal ve politik meselelerine değiniyor. Neticede ilginç bir kitap. Bu türü sevenler için okuması keyifli olabilir.