30/12/2011

Mutlu Yıllar / Yeni Yıl

Photobucket


2011 Yılı hem dünya, hem Türkiye hem de kişisel olarak zorlu geçti. Tsunamiler, depremler, seller doğal felaketler, finansal problemler bırakmadı peşimizi. Sağlık sorunları, 2010'un son ayına denk gelen dolayısıyla 2011'i etkileyen kuzenimin kaybı. Çok sevdiğim arkadaşımın ameliyatı, bir diğerinin annesinin hastalığı... Bir dönemin sonu diyorlar 2011-2012 için, 2012 ile ilgili yıllardır süren kehanetler var. Artık benim zamanım başlasın diyorum 2012 için. Sağlıklı olsun bütün aile fertlerim. En önemlisi sağlık çünkü. Dilerim hepimiz için dileklerimizin, hayallerimizin, ümit ettiğimiz şeylerin gerçekleşeceği bir yıl olsun 2012. Artık hak edenler hak ettikleri güzellikleri elde etsin. Yalancılar, sahte kişilikler yer almasın hayatımızda. Son olarak da Kpop starlarımız Türkiye'ye gelsin Gong YOO dizi çeksin :) Jun Woo Sung Tarih84'e aşık olsun düğün yapalım :) JYJ haklı davalarını kazansın.Wonder Girls Kore'ye dönsün. Hyun Bin sağ salim bitirsin askerliğini. Bunlara eklemek istediğiniz bir şey varsa siz de yorumlarınızda belirtirseniz sevinirim :)


Mutlu, sağlıklı, huzurlu, başarılı, bol kazançlı iyi bir yıl olsun :)


27/12/2011

Uçtu uçtu Gong YOO uçtu :)

Photobucket



Öpülür ki bu :)


25/12/2011

While You Were Sleeping/Çok Romantik Komedi


'Peter, bana Jack'e ne zaman aşık olduğumu sordu. Ben de ona sen uyurken dedim.'

Bu soğuk havalarda oturup bir film izlesem dedim. Ne izleyeceğime bir türlü karar veremedim. Sonunda kendimi eskinin bildik, tanıdık sıcaklığında buldum. While You Were Sleeping/Sen Uyurken 1995 yapımı bir romantik komedi. Tam noel zamanı izlensin diye yapılmış belki. Benim aklıma bu zamanda gelmesi tesadüf ama isabet oldu :)

Lucy metro istasyonunda gişe memurudur. Her gün gördüğü ama adını bile bilmediği bir adama platonik aşık olmuş onun hayatının erkeği ilan etmiştir. Peterı bir kazada metro raylarından ezilmekten son anda kurtarır. Hastanede bir yanlış anlaşılma sonucu Peterın nişanlısı olduğu sanılır. Peterın kalabalık ve şenlikli ailesi de bu duruma son derece sevinir. Dahası büyükten, küçüğe hepsi Lucy'i çok sevmiştir ve Lucyde onları. Bu sebeple bir türlü gerçeği söyleyemez.



Peter bir süre komada kalır. Bu süreçte aile ve Lucy daha da yakınlaşır. Hiç bir yakını olmayan, babasını sene önce kaybeden Lucy, özlemini çektiği bu aile sıcaklığına ve sevgisine çabucak alışır. Ailenin en küçük oğlu Jack ile Lucy arasında ilk andan itibaren bir yakınlaşma olur ama Peterın nişanlısı olduğunu düşündüğü için bir adım atamaz Jack ve bu çok sinir bozucudur. Biraz da Peter'ın nasıl bu kadar tatlı bir kız bulmuş olabileceği konusunda şaşkınlık yaşar. Güzel sıcak romantik bir film. Televizyonda da pek çok kez yayınlandı. İzleyin derim ben.


 -Ben oğlunuza aşık oldum.
-Eee biliyoruz.
-Hayır o oğlunuz değil,öbürü
-Naptın sen
-O hiçbir şey yapmadı...



20/12/2011

Two Broke Girls


Amerikan dizileri ile devam ediyoruz :) CBS kanalının bu sezon başında yayınladığı çok tutulunca sezon sonuna kadar anlaşma imzaladıkları dizi 'İki Meteliksiz Kız' diye çevirebiliriz sanırım. Max duygusal anlamda eksik, hayatını devam ettirmek için iki işte birden çalışan bir kızdır. Caroline zengin lüks yaşamından babasının vergi borçları yüzünden ayrılmak zorunda kalır. Brooklyne gelir. Tesadüf eseri Max ile tanışırlar arkadaş olurlar, aynı cafede çalışmaya başlarlar falan filan. Gidecek yeri olmayan Caroline, Maxin ev arkadaşı da olur. Maxin lezzetli Cupcakeler yaptığını gören Caroline bunu bir işe dönüştürme fikrini ortaya atar ve böylece iki kız birlikte bir gelecek planı yapmaya başlar. Bu da zamanla daha yakın arkadaş olmalarına sebep olur.


Maxin duygusal olduğunu belli etmeme çabası, Caroline'nin sevgi kelebeği halleri eğlenceli. Tabii cafenin sahibi Çinli Hun'da sevimlilikde sınır tanımıyor. Ben çok sevdim. Çok eğleniyorum izlerken. Umarım fazla uzatmazlar 2 sezon sürebilir bu dizi en fazla. İzleyelim diyorum :)


18/12/2011

Once Upon A Time / Gökten Üç Elma Düşmüş

Photobucket 

Ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar... (?)


Masallara getirilen post modern, değişik bakış açılarını severim. Once Upon A Time bunlardan biri. ABC nin yeni sezon dizilerinden. Bildiğimiz masallara yeni bir yorum getiriyor. Daha önce pek çok masal uyarlaması izledim. Kimi fantastik, kimi korku, kimi sevimliydi. Once Upon A Time bunların arasında kendine sağlam bir yer edindi kısa sürede.

Photobucket

Emma Swan bir bail bondsman/ kefaletnamecidir. Ne bir arkadaşı ne de ailesi vardır. 28. Yaş gününde minik kremalı kekinin üzerindeki mumu üflerken artık yalnız olmamayı diler. Tam bu sırada kapı çalınır 10 yaşında adının Henry olduğunu söyleyen bir çocuk kapıda belirir. Kendisinin oğlu olduğunu söyler. Dahası var bu küçük çocuk Storybrooke adı verilen bir kasabada yaşıyordur. Söylediğine göre kasaba sakinleri aslında masal kahramanıdır. Bir büyü neticesinde modern dünyaya gelmişlerdir ve hiçbiri geçmişini hatırlamıyordur. Onlara yardım edebilecek tek kişi ise Emmadır. Emma’nın rolü ne mi? Emma Kötü kalpli kraliçenin lanetinden Snow White (Pamuk Prenses) ve Prince Charming (Yakışıklı Prens) in büyülü bir ağaç kovuğuna saklayarak kurtardıkları kızıdır. Emma bu lanetli büyüyü bozabilecek tek kişidir.

Masal diyarında modern dünyaya geçiş en büyük ceza, en büyük lanet olsa gerek. Masallarda kötülerin kim oldukları, nerede oldukları ve ne yapacakları açık ve nettir. Kötülüğün de bir adabı vardır aslında. Düşün ki, kötünün ve iyinin keskin çizgilerle ayrılmadığı, kimden zarar geleceğini kestiremediğiniz bir dünyaya gönderiliyorsunuz. Kaos, karmaşa, hırsla dolu bir dünya. Masal Diyarına geri dönüşlerde sahneler ne kadar renkli ve aydınlık ise Storybrooke o kadar karanlık ve kasvetli. Bu da iki dünya arasındaki farkı daha net ortaya koyuyor.

Photobucket

Photobucket
Ayrıca modern dünyada kötülerin para, güç ve bağlantıları sayesinde sözlerinin geçtiğini görmek de çok mantıklı ve zekice bir uyarlama. Hayatımda hiçbir kötü karaktere bu kadar hayranlık duymamıştım ama Modern dünyada belediye başkanı olan, Kötü Kalpli Kraliçenin –aslında oyuncunun sanırım- diksiyonu o kadar güzel ki. Alt yazısız online izliyorum genelde ve çok net anlıyorum sözcüklerini. Bir de zarafetine giysilerine bayılıyorum. Dizideki karakterlerin adları, masal dünyasındakinden farklı ama aslında isimlerin anlamları bağlantılı.



  • Marry Margaret Blanchard (Pamuk Prenses-Snow White) Blanchar Fransıca beyaz anlamına gelen ‘blanc’ ya da ‘blanche’ sözcüğünden türemiştir. Marry Margaret gerçekten yaşamış bir karakter. Tam adı Maria Sophia Margaretha Catharina Freifräulein von Erthal 15 Haziran 1729 Almanya- Bavyera’da doğmuş, Pamuk Prenses hikâyesinin esinlendiği düşünülen bir kadın. Castle of Lohr –Lohr Kalesinde yaşayan bu genç kadın iyi kalbiyle bilinirmiş. 7 cücelerin ise o bölgede çalışan ufak tefek maden işçilerinden esinlediği düşünülüyor. Çünkü maden ocakları çok dar ve sığabilmek için zayıf ve ufak tefek bir yapıya sahip olmak gerekiyormuş. Camdan tabut ayrıntısı içinde o dönemde bölgede yaygın olan cam işçiliğinden ilham alınmış olması mümkün görünüyor.


  • Regina Milss (Evil Queen-Kötü Kraliçe) Regina Latince ‘Kraliçe’ anlamında gelen bir bayan ismi. Milss ise Yunanca ‘Milo' sözcüğünü çağrıştıyor ki modern Yunanca’da ‘elma’ anlamına geliyor. Bu durum Kraliçenin, Pamuk Prensesi elma ile zehirlemesine gönderme yapıyor.


  • Mr. Gold, hatırlarsanız hikâyede  Rumpelstiltskin samanı altına çeviriyordu.


  • Ruby (Red Hiding Hood-Kırmızı Başlıklı Kız) Ruby, yakut demek. Mücevher skalasından, pembeden, kan kırmızısına kadar farklı tonlarda bulunur.


  • Ashley Boyd (Cinderella-Sindirella) 'Cinders' bazı maddelerin tamamen küle dönüşmeden  bir önceki aşamasında aldıkları şekildir. Yine bir çeşit kül olarak tanımlanabilir. Boyd; Galler dilinde 'buidhe' sözcüğünden türemiştir. Bu da 'sarı saçlı' anlamına gelir.


  • Archie Hooper (Jiminy Cricket-Cır Cır Böceği) İlk olarak Pinokyo hikâyesinde Pinokyonun vicdanı olarak ortaya çıkmış. 'Hoop' hoplamak demek. Cırcır böcekleri genelde hoplaya, zıplaya dolaşırlar.

Bu arada Şerifin aksanı ve kendisi şahane. Yakışıklı Prensi de rahatlıkla oynayabilirdi :) Once Upon A Time Türkiye'de Dizimax de gösteriliyormuş.


Araştırırken bir sürü değişik Cinderella uyarlamasına denk geldim. Çok ilginç yazılar okudum. Şahsen masalların çıkış noktasını merak ettim. Denk geldiğim ve merakla beklediğim iki uyarlama var. Biri Julia Roberts'ın Pamuk Prensesi diğeri de, Snow White and Hunstman Kristen Stewardın oynadığı, Avcı ve Pamuk Prenses odaklı olan.



<


09/12/2011

Çok Yönlü Blogger Mimi


Sevgili Bez Cadıları/OhYoonJoo, Masalevi, Madampatapuff   beni çok yönlü blogger ödülüne layık görüp mimlemişler. Çookk teşekkür ederim. Kendim hakkında 7 gerçek anlatmam gerekiyormuş bir de :) Başlayalım bakalım...




  1. Her sene bu sefer kesin kullanacağım diye bir sürü kozmetik ürünü alıyorum. Hiçbirini kullanamadan atıyorum çünkü bozuluyor :)

  2. Kısır çok severim en çok annemin yaptığını severim o da bazen sadece benim için kazanla yapar :P Başka hiç bir şey yemeden sabahtan akşama kadar gidip, gelip onu yerim :)

  3. Kitaplar alıyor, uzun süre okumuyor bu süre içinde de acayip vicdan azabı duyuyorum.

  4. Kötümserim, karamsarım en ufak bir moral bozukluğunda içime kaçarım. Hayatta herşey bana karşı gibi gelir. Biraz drama kraliçeliği var sanırım :)

  5. Herkesi kolay, kolay sevmem, herkeste beni sevmez. Bazı insanlara göre dünyanın en sevimsiz ve sıkıcı insanı olabilirim.

  6. Gong Yoo'yu çok severim ha ha büyük sırrım açığa çıktı işte. Kimse bilmiyordu bunu :)

  7. İki kalas bir heves blog açıp, kendi üslubunu oluşturmayan oradan buradan arakladığı cümlelerle yazı yazmaya çalışanlardan hiç haz etmiyorum. Bunlar genelde ergen oluyor, o yüzden büyüyünce geçer diye umuyorum :)


Gelelim ödül dağılımına beni mimleyen arkadaşlar zaten keyifle okuduğum, yorum yaptığım blogcular onları saymıyorum bile :)

1. Şimdi bu blog sahibiyle yakınlığımızı bilmeyen yok ama çok daha öncesinde benim için sadece bir okuyucuydu. İlk ödülün ona gitmesi tamamen objektif bir değerlendirme bunu söylemeliyim. Çok yönlü deyince aklıma gelen ilk kişi, o kadar çok farklı ilgi alanı var ki, yoruluyorum takip ederken Pudra Tozu


2. Tek şikayetim çok kısa yazması onun dışında konsept yazıları ile farkını ortaya koyan Aslı'nın Güncesi  ikinci ödülün sahibi oluyor. Biraz daha uzun yazabilsen keşke :)


3. Lee Sung Gi deyince aklıma gelen tek isim. Hikayesini takip ettiğim tek blogger :) alkışlar eşliğine Astrea'nın Atlasına ödülünü veriyoruz :)


4. Büyüyünce doktor olacak o. Aslında oldu bile :) Dördüncü ödülün sahibi: Güzel kızım Bunu Sevdim.


5. Uzaktan al haberi'nin bir diğer yazarı, Kpop yazıları ile bilgi dağarcığımızı geliştiren ilk nesil blogculardan nickinden bile çok yönlü olduğunu anlayabileceğimiz  Kimbapsuşi


6. Genç bir blogcu, yazılarından ne kadar gerçek ve tutarlı olduğu anlaşılıyor. Sanal bile olsa insanın kendi gizleyemediğinin bir örneği. Beğenerek takip ediyorum. Naysting


7. Tanışır, tanışmaz çok sevdim kendisini tek derdim çok ama çok uzun yazması :) So Ji Sub deyince akla gelen tek isim oldu. So Ji ile ilgili aradığınız her türlü bilgi A dan Z'ye Kaktüs Çiçeğinde bulabilirsiniz.


8. Wordpressten, bloggera geçince üzerindeki rehaveti attığını gördüğüm, her türlü zorluğun üstesinden gelebilecek kadar güçlü, kendi kendini övmeye bayılan Miss. Nefertiti :)


9. Gezer, tozar, okur, izler, diker, pişirir ama en çok gezer :) George Clooney sevdalısı, düşes ruhlu Seyhandan


10. Her türlü filmi kendi üslubunca yorumlayan, aşırıya kaçmadıkça argonun yakıştığı bir isim. Çok umarsız görünse de büyüklere saygıda kusur etmeyen, Ankara deyince aklıma ilk gelen Mavi


11. Bu da benden olsun çünkü çok severek okuyorum. Doğal, sempatik, içten, kompleksiz, kırtasiye delisi bir hatun :) Serrose Yolun Neresindeyim


07/12/2011

İmparatorluk Çökerken İstanbul'da Bir Yahudi Ailesi



1492’de İspanya’da sürülen Yahudiler için İstanbul’un adı 20. yüzyılın eşiğinde hala Konstantinopolis’tir. Rebecca Gatenyo bu şehirde, kuşakların birbirini izlediği ve benzeştiği bir buena familia’da (iyi aile) dünyaya gelir. Bu roman, Haliç kıyılarında donmuş gibi görünen zamana karşı bir sabırsızlık çığlığıdır. Üçlü bir laneti dile getirir; kadın, doğulu ve Yahudi olarak doğmuş olmanın sıkıntısıdır bu, bir de tarihin tuzağına düşmüş bir cemaate ait olmanın. Ana dili, İspanyolca ve Alliance İsraelite Üniverselle’in dayattığı Fransız kültürü arasında parçalanan Rebecca bizi sonsuz bir özgürlük arayışının peşinde Asya’dan Avrupa’ya ve Amerika’ya sürüklüyor. Bu süreç Birinci Dünya Savaşı, aile dramları ve Osmanlı azınlıklarının toptan göçü ile sarsılacaktır. Doğduğu dünyanın ilerisinde olan, onun tarafından dışlanan Rebecca yaşamak için ihtiyaç duyduğu sevgiye ve kabule ulaşmayı başarabilecek mi?



Uzun zamandır okunmayı bekleyen kitaplardandı 'İstanbulda Bir Yahudi Ailesi'  Ne zaman aldığımı hatırlamıyorum. Benim için özeti: Drama Kraliçesi Rebecca'nın hikayesi. Evet zorluklar, sıkıntılar kadın olmanın getirdiği ekstra yükler var ama bütün bunları sadece kendi yaşamış gibi davranıyor. Özgüvensiz, cesur ama tedirgin. Konu fazla uzamış bence. Bir de alt metinde 'ah zavallı Ermeniler' durumu var. Umutla başlamıştım ama bir süre sonra kastı. Bitsin diye okudum resmen. Fakat kötü de diyemem. Arada İspanyolca kelimelerin, deyişlerin olması kitabı benim için daha katlanılır, daha cazip kılan etkenlerden.  Merak ettiğim Fransa'da yaşayan yazar Türkiye'de hiç bulunmuş mu? Zannetmiyorum ama emin de değilim. Kadınlık hallerini daha ön plana çıkarmak isteyen yazar sadece buna odaklanmamış. Rebecca'nın yaşamında onu bakış açısıyla, o döneme, dönemin sosyal ve politik meselelerine değiniyor. Neticede ilginç bir kitap. Bu türü sevenler için okuması keyifli olabilir.