14/04/2009

Cahil Periler/Le Fate Ignoranti

Image and video hosting by TinyPic



"Massimo'ya...
Birlikte geçirdiğimiz yedi yıl için...
Eksikliğini duyduğum ve asla bana ait olmayacak yanın için...
"mümkün değil" dediğin her sefer için...
Ama aynı zamanda "yine geleceğim" dediğin her sefer için...
Sürekli bekliyorum.
Sabrımın adına "aşk" diyebilir miyim?
Senin cahil perin..."


Filmin konusu: Roma'nın seçkin semtlerinden birindeki evlerinde kocası Massimo ile mutlu bir yaşam süren Antonia'nın 15 yıllık evliliği, Massimo'yu bir trafik kazasında kaybetmesiyle beklenmedik bir anda son bulur.

Bu olayla depresyona giren Antonia, bir tesadüf sonucunda, Massimo'nun kendisini aldattığını öğrenir. Bu gizli ilişkinin izini sürerken kendini tümüyle farklı bir dünyada bulan Antonia, burada karşısına çıkan insanlar ve ilişkiler sayesinde kendi korkuları ile yüzleşme imkanı bulacaktır... (biggsinema)


Bu filmi bir iki  kez izledim sanırım. En son orjinal dilinde alt yazılı olarak DVD sini bulunca pek sevindim ne yazık ki orjinal değil ama orjinal kadar iyi görüntüde. Yukarı da konusu anlatıldığı gibi yıllardır evli olan ve sözde mutlu bir çift olan Massimo ve Antonia belki de bunca yılda birbirlerini gerçekten hiç tanımamışlar. Massimonun ölümü ile sarsılan Antonia kocasının ofisten gelen eşyaları arasında bir tablo bulur. Tablonun adı 'Cahil Periler' dir ve arkasında Massimo'ya ithaf edilmiş bir not yazılmıştır. Bu not ile beraber kocasının kendisini aldattığını öğrenen Antonia bu gizemli 'kadının' kim olduğunu bulmaya karar verir.


Bunca yıl bir yalanla yaşamış olmanın hayal kırıklığı ve şaşkınlığı ile kocasının sevgilisinin yaşadığı eve gider. Israrla Bayan Mariani'yi arar. Ne yapacağını bilemeyen ev halkı, ev sahibine seslenir. Bir süre tereddütten sonra adamın sevgilisinin Bayan Mariani değil BAY Mariani olduğunu öğreniriz. Film işte bu noktada başlıyor. Bir kadınla karşılaşmayı ve belki de hesaplaşmayı bekleyen Antonia bu  yeni durum karşında bir kez daha şaşırır.



Antonia ve Miguel başlangıçta birbirlerinden pek hoşlanmasalar da her ikisinin de Massimo ile ilgili cevabını merak ettikleri soruları vardır. Biraz gönülsüz de olsa arkadaş olurlar. Bu konuda Miguele daha avantajlıdır çünkü Antonia'nın kim olduğunu hatta nerede çalıştığını biliyordur. Bir gün nasıl biri olduğunu görmek için çalıştığı hastaneye kan vermeye gittiğini bile itiraf eder.


Bu film bazı kaynaklarda gay filmi ya da gay temalı film olarak geçiyor ama bence bundan çok daha fazlası. Her türlü cinsel eğilimden, farklı etnik kökenlerden gelen insanların birlikte uyum içinde yaşadığını gösteriyor.  Görsel olarak çok renkli.  Ailesi olmayan ama birbirlerine aile olmuş insanların aynı masa etrafında toplanması, hep birlikte yenen yemekler hepsi çok güzel. Aile dediğimiz kavramın sadece kan bağın olduğu kişilerden ibaret olmadığı mesajını gözümüze sokmadan ince bir şekilde veriyor.

Sevginin iki insan arasında yaşanan en anlamlı duygu olduğu ve bu kişinin kadın ya da erkek olmasının aslında çok da farketmediğini görüyoruz. Antonia bir Aids  doktoru. Lisede ki aşkı Massimo ile evlenmiş. Pek maceracı bir kadın değil. Massimo ise daha tutkulu biri belli ki ama bu yanını Antonia ile hiç paylaşmamış. Benim filmde merak ettiğim nokta. Massimo her ikisini de sevdi mi?



Antonia annesine kocasının bir ilişkisi olduğunu söylediğinde 'bir ilişkisi değil bambaşka bir hayatı, başka bir ailesi varmış' diye açıklar. Annesi kendine acıyan Antonia'ya bir de olaya 'sevgilinin' gözünden bakmasını söyler. Evli bir adamla birlikte olmanın ne zor ve ne kadar acı veren bir durum olduğunu kendi tecrübesinden örnek vererek anlatır. Böylece bir sır daha açığa çıkmış olur Antonia'nın hayatında.

Antonia kısa süre içinde bu grubun bir parçası olur. Kocası hakkında neredeyse her gün yeni bir şey öğrenir. Mesela yemek yaptığı ve bundan keyif aldığı gibi. Ya da haftasonları maça gidiyorum deyip Miguele ile buluşması gibi.



Miguele'nin arkadaşları arasında kadın olmak için köyünü terketmiş ama ailesini çok özleyen bir travesti, eşcinsel bir çift, çıktığı bütün adamlar tarfından sömürülüp terkedilen hayat dolu bir kadın, Türk bir göçmen, ve hasta olan başka bir eşcinsel vardır.

HIV virüsü taşıyan ve sevgilisinin onu terkettiğine inandığı için kendini bırakan Ernesto Antonia'ya hastalığın nerede ne zaman bulaştığını günü -saatine anlatır. HIV virüsünü sevgilisinden kapmıştır. Üstelik bilerek. Bu tavrının sebebini: 'Onu o kadar seviyordum ki onunla ilgili herşeyi istedim. Hastalığını bile' diye açıklar.


Image and video hosting by TinyPic


Stefano Accorsi'nin gülüşü ömre bedel. Konuyla alakasız olarak belirtmek isterim ki. Dünyanın en güzel kadınlarında bir olan Fransız model-oyuncu Leticia Casta ile beraber ve ikinci çocuklarını bekliyorlar.


Neyse konumuza dönelim. Miguelenin Antonia'ya kapıyı açıp gülümsediği sahneyi kaç kere başa alıp seyrettim hatırlamıyorum. Bir gün Miguele Massimo ile nasıl tanıştıklarını anlatır. Her ikiside az bulunan bir kitabı 'Nazım Hikmet'in Bütün Eserlerini' arıyorlardır.  Massimo kitabı Migueleden almak içn iki katı para önerir ve bu Migueleyi çok etkiler. Konuşma sırasında öğreniriz ki. Kitap Antonia içindir. Kocası Nazım Hikmetin kim olduğunu bile bilmiyordur.



Ferzan Özpetek filmlerinde Türk motiflerinden, müziklerinden yararlanıyor.  Tarzı biraz İspanyol yönetmen Pedro Almadovar'ı hatırlatsa da elbette ki Ferzan Özpetek'in  kendi özgün tarzı ve yalın bir anlatımı var.


Eğer yere düşen bir bardak kırılırsa bu sevdiğinin uzaklara gittiğini anlamına gelirmiş. Bu esnada herkesin beğendiği Türk arkadaşları - Serra'nın kardeşi- Emir gelir.  Bu karakteri Koray Candemir yerine Mehmet Günsür oynasaymış tadından yenmez olurmuş bence. Tam tersi bir durum olduğundan bardak kırılmasına anlam veremeyen Ernesto arkadaşlarının ondan çok önemli bir gerçeği gizlediğinden habersizdir.


Miguele ve Antonia gün geçtikçe daha yakınlaşırlar. Bir gün her ikisinin de hassas olduğu bir anda öpüşürler. İşin garip yanı ikiside öpüşürken Massimo'yu hayal eder. Benim anladığım birbirlerinde Massimo'yu buldular. Miguele açısından Massimoda gördüğü herşey Antonia'nın bir yansımasıymış diye düşünüyorum. Nazım Hikmeti seven o, Massimoyu Miguele'nin sevdiği adam haline getiren yine o.

Aşk kavramı kadın-erkek değil de -iki insan- arasında ki bir duygu olarak ele alınıyor. Miguele bence Antonia'ya aşık oluyor. Kendisi bunu kabul edemese de hatta anlamasada. Serra 'Acaba sen Antonia'ya aşık olmuş olabilir misin?' diye soruyor. Arkadaşları ne alakası var o lezbiyen değil ki diyorlar. Serra'nın cevabı: 'Şeyinle değil kalbinle düşün'. Bu da yine demin değindiğim konuya işaret ediyor. Miguele daha önce erkeklere aşık olmuş olabilir -ki daha önce hayatında bir kadın olup olmadığını bilmiyoruz- ama bu Antonia'ya aşık olmasına engel değil.


Ben yazdıkça filmle ilgili Spoiler vermektan korkuyorum o yüzden burada kesiyorum. Ferzan Özptek'in en iyi filmlerinden biri mutlaka ve mutlaka izleyin.

İngilizce alt yazılı izlemek için tıklayın. Yok illa Türkçe isterim diyorsanız mail atın bana ;)




14 yorum:

tarih84 dedi ki...

inanamıyorum bu filmi eklediğine ben 3 yıldır bu filmi seğrederim sonrada oturup efkarlanırım.ferzan özpetek'in izlediğim ilk filmidir.amanıın ne fenalar getiri bana of of of şimdi bile kalkıp izleyesim var ve cd sini tam 27 günbekledim d&r ve remzi kitap evine etmediğim küfür kalmamıştı 27 gün düşünün...neyse süpper bir fil yorum yazmaya kalkarsam tüm sayfayı kaplamaktan kokrtum bu aralar çok sevdiğim dizi ve filmleri ekliyorsunuz ve bende yorum yazarken abartıyorum sanırım yorum değil destan vari oluyo ...:)

lafea dedi ki...

Yorum yapan okuyucu severim ben :) Senin yorumlarını okumakda gayet keyifli çekinme içinden ne gelirse yaz. Yalnız bazen çok hızlı yazıyorsun sanırım kelimler bir uçuyor. :)

-------------SPOİLER-----------

Peki söyler misin sence Miguele ve Antonia birbirlerine aşıklar mı? Kırılmayan bardağın anlamı ne? Miguele onu sevmedi mi yoksa sevdiğin uzaklara gitmedi mi?

tarih84 dedi ki...

oğğğ baya derinlemesine izlemişsin belli hemen cevap vereyim:bardak kırılmadı sevdiğini kaybetmedi bence antonia geri geldiğinde onlarla yeniden bir bağ oluşup görüşmeleri devam edicek.ordan onu anladım kadın temelli gitmedi.onları ölen adamın özlemi birleştirdi ilk başlarda ama sonralarında ise ikisinide ölen adamın birleştirdiği anlaşılıyo kadının sevki ile miguele nin zevkleri özlemleri ve hayata bakışları ikiside aşkları uğruna kendilerini adamışlar..ölen adam sanki hayatındaki misyonunu doldurmuş gibi iki kayıp ruhu bir araya getirme işini neden mi çünkü annesi kızına isyan etmişti sen kendini değil eşinin hayatını yaşıyorsun sen kendin yaşamıyorsun diye aynı şekilde 7 yıl boyunca miguele de kendi hayatını değil adamın boş zamanları bekleyerek onun arzu ve isteklerinin doğrultusundaki hayatı yaşamış.bana göre onlar birbirlerini sevdiler ama birliktede olmazlardı nedeni ise birbirlerine her dokunuşlarında hatta ilk öpücüklerinde bile özledikleri kişiyi hissedip yapamadılar yani ikiside birbirini öperken ölen adamı tutkulayarak öpmeye çalıştı çok karmaşık bir o kadar da açık bir filmdi.ben zaten bir çok sahnede koptum.özellikle beklemeden birden bire...diye devam eden parçayı defalarca dinlemişimdir.annem ise ısrarla geçici bir durum olduğunu kadının depresyonu geçince kendi gerçekliğine dönüp böyle aykırı bir yaşamı kaldıramayacağını anlayacağını söyleid durdu.bana ve bir arkadaşıma göre ise gerçek anlamda imkansızlık içinde iman yaratıp aşk filizlerini büyüttüler yani sevdiler tutkulu istediler ve yinede olamadılar...kadın zaten gerçek anlamda sevmeseydi neden o konuşmaları duyunca kaçsın gitsinki şampanyayı bırakıp o durum zoruna gitti bir kadın olaark özel anlamda istenmemek gibi algıladı.

tarih84 dedi ki...

kusura bakma gripl oldum gözleirm buğulu ve cümle toparlamada zorlandım baya en iyisi biz bunu msn de konuşalım senin film yorumlarını çok beğeniyorum böyle ortak izleidklerimizi konuşalım hem film sahnelerinden bahsetmöek daha rahat oluyor yada msn e bile gerk yok asyafenomendesin sende panelde rahatça konuşabiliriz.her zaman beklerim arkadaşlar panel konuşmalarına sitede.

lafea dedi ki...

Öncelikle çok geçmiş olsun. Yorumun gayet anlaşılır merak etme. Bence Miguele sevdi kadını. Kadında boşluktaydı belki. Ama dediğin gibi bence onlar Massimoda birbirlerini buldular. Çünkü bütün o uyuşan zevkler falan Antonia'dan Massimoya geçen hatta geçemeyen şeylerdi. Aykırı yaşam olayına gelince. Ne dedi Serra Miguele'ye 'Senin zaten normal sıradan bir hayatın' var. Eşcinsel olmayı aykırı bir durum olarak yansıtmıyor film. Bence Migule Antonia aşık olabileceğini normal olarak tahmin etmedi. Dahası bir kadına aşık olabileceğini tahmin etmedi ama mesaj açık işte aşkın kendisidir asıl olan kime aşık olduğun değil. Yani sen kesin 'gay' sin o yüzden bu kadına aşık olamazsın gibi bir hava yaratılmadı. Benim kişisel fikrimdir bu tabii. Bardak ile ilgili yorumu IMBD de okudum ve çok değişik geldi. Sonuçta ucu açık bir final bir yerde. Peki sence Massimo her ikisini de sevdi mi?

Konuşmak için Msn tercih ederim :) Asyofenomenden Ö. M atarım ya da sen bana mail at msn ni :) Cümleleri sen toparlayamıyor değilsin aslında ikimizde gece kuşuyuz belli. Kafa almıyor bir vakitten sonra :P

ofori dedi ki...

Lovers için yorum yapmaya koşmuştum ama ekranı bir açtım; çok çok güzel ve göz alıcı bir poster beni karşılıyır; dedim "bu nee".Bir okumaya başladım, yazı uzun olmasına rağmen bana su gibi geldi; aktı gitti, hemencecik bitti..Hani yazının sonunda spoiler vermekten korkuyorum demişsin ya; bende diyorum ki spoiler vermeden bir film ancak bu kadar güzel anlatılır ve okuyanı izlemek için ikna edebilir.Şimdi bir şey diyeceğim ama sen bana gene inanmayacaksın; sinema dergilerindeki tanıtm yazılarından daha güzel olmuş..

Bende film izlerken milletin tercihlerine pek kafayı takmam; cinsiyet değil önemli olan arada hissettirdikleri duygu derim ve mutlu mesut izlerim.Bu filmi daha izlemeden sevdim desem, az bile söylemiş olurum.Dolu dolu bir film olduğunun ve konuşmamak için kendini ne kadar zor zaptettiğini yazından anlayabiliyorum; ve tabi bu filmi ne kadar çok sevdiğini..Belki bu gece izlerim :)

lafea dedi ki...

Öncelikle çok çok teşekkür ederim Ofori: Senden aldığım gazla ben buradan Italya'ya giderim artık. Senin gibi iki kişi daha olsa benim hayatımda dünyayı yerinden oynatırım ha ha. Gerçekten yazmamak için kendimi zor tuttum. Film tanıtımı değil film anlatımı olduı maalesef. Siz beğendiyseniz sorun yok. İzle bu akşam bol bol konuşalım. Ben de senin önerilerinden birine başlayacağım ama önce she is on duty i izlemem lazım ;) Valla izle bu akşam bir de ben upload ettim onu öldüm bittim ha ha ha. O kadar uzun sürdüki. Herkese linki yolluyorum izleyin diye. BU ARADA BUNU YAPMAMIN SEBEBİ ORJİNAL DVD yi piyasada bulamıyor olmamız. Yoksa KORSANA karşıyız ;)

kişisel depresyon anları dedi ki...

bende tüm ferzan özpetek filmlerini izlmişimdir lakin bu filmi izlemedim nedendir bilmem sanırım çok meşhur olduğu için. ama benim favorim karşı pencere...

lafea dedi ki...

Bende hemen hemen bütün filmlerini izledim. Kutsal Yürek hariç. Karşı Pencereyi de izledim ama çok hatırlamıyorum demekki pek etkilenmedim filmden. Şimdi hatırladım orada da pastalar ve pasta yapan eşcinsel bir yaşlı adam vardı değil mi? Asıl onun hikayesi çok acıklıydı.

tarih84 dedi ki...

sağolasın avatır resmimde süppermiş doğrusau kendimi küçük haylaz yenş yaramazlık yapmış bak nasılda kabahat işledim der gibi sırıtan velketler gibi hissettim.çok yakışmış bana cannıım...:)

tarih84 dedi ki...

karşı pencerenin müziği de beni bitirir dpğrusu.dönem anlatımı süpperdi o filmdede ve enfes pastalar.çok çok üzülmüştüm o bunak adama ve sevgilisine...yahudiliğin dini cinsel tercih baskısınamı yanarsın yoksa 6yahudi kıyımı zamanındaki zor şartlaramı yoksa aykırı bulunan tercihlerinemi ...çok dramdı...ama gerçektende aşk vardı aşk...of of of efkarlandım yine yeni yeniden yahu...ben kadına çok kızdım bankacı ile gitmemesine sorunlar içinde hayatını zorlukla devam ettirme savaşına ama düşününce onuj bu teercihinede hak verdim.adam işe gelemez tembel biri ama çocuklarına eşine karşı olan sevgisi kadının tercihinde ağır bastı..en vurucu sahne ise kadının elinin hamurları ile adamı yakalayabilmek için merdivenleri üçer üçer atlayarak çoraplarla koşturmasıydı...sonrada çeşme başına bırakılan mektup offff dayanamıyorum ben yeniden seğredeyim bari şu filmi...allahtan cd ler odamda valla çok zor bulduğum için film cd leirni en kıymetlilerim aarasında dokunmak birine emanet vermek cıss durumu...:)

Cahil Periler/Le Fate Ignoranti « Oyunun başı sonu… dedi ki...

[...] diyerek başladım yazmaya, bakalım nereye kadar yazabileceğim..”Cahil Periler” sevgili La Fea’nın blogunda görüp okuduğum, sonrasında merak içinde ertesi gün izlediğim bir filmdi.Gerçi [...]

caner dedi ki...

merhaba filmin türkçesini istiyorum bennn :-))) yardımcı olurmusunuz

admin dedi ki...

Caner Türkçe dublajlı CD yi yüklemeya çalışacağım yakında.

Yorum Gönder