31/12/2010
Hadi bari eksik kalmayayım :) İyi seneler herkese :)
28/12/2010
Biri bu rezalate dur demeli!!!!
Güney Kore'de kız grupları çok popüler. Ve yaş ortalaması 20'nin altında. Böyleyken bile bana göre daha 'çocuk' sayılabilecek genç kızlar müzik dünyasında kendince yer edinip, kendi hayran kitlelerini oluşturuyorlar. Örneğin Wonder Girls'den Sohee, T-Ara, Kara, SNSD.. Bu grupların pek azı kendilerine Kpop dünyasında saygın ve farklı yer ediniyor. Neyse konumuz grupların müzikalitesi değil şu anda. Bu kızların yaşı çok genç ve her geçen gün 'gençleşiyor' En son iki kız grubu çıkış yaptı. Bırakın reşit olmayı bu kızlar daha ergen bile sayılmaz. Çocuk yaştalar daha. Tabiiki ben bu kızlara kızmıyorum. Onları bu derece tehlikeli bir maceraya sürükleyen düşüncesiz, cahil anne-babalarına ve aç gözlü prodüktörlere söyleyecek laf bulamıyorum. Bu çocuklar şimdi müzik yapmak istiyor olabilirler. Belki de yetenekliler cidden ama eğitimlerini tamamlasalardı önce. Tabiiki kılıfı uydurulmuş herşeyin. Okullarını etkilemeyecek programları vs. vs deniyor ama kimi kandırıyorsunuz? Küçücük kız çocukları bunlar!!!!!! Düşünün ki 16-17 yaşında bile fikir değiştirip hayatına farklı bir yön vermek isteyebiliyor 'idoller' Örneğin Wonder Girls SunMi Bu konuda ki görüşlerimi o postumda da yazmıştım ki en azında SunMi genç kız. Çocuk değil.
Hadi bunu geçtim. Bu kızların daha vücutları tam gelişmemiş. Kişilikleri, sesleri oturmamış. İleride ses renkleri değişirse ne olacak? Bir zamanların şirin çocuk yıldızları olarak depresyon ve intiharın eşiğinde mi yaşayacaklar? İşin çok daha vahim bir yanı var. Bu çocuklar, seksi danslar yapıp, şarkı söylerken KAÇ KİŞİ onlara çocuk gözüyle bakacak. GP Basic grubunun yaş ortalaması 12. Yaşları 12-14 arası değişen kızlar. Anlamını bile bilmedikleri aşk şarkıları söylüyorlar. GP Basic yeterince küçük değilmiş gibi başka bir kız grubu daha çıktı piyasaya. Girl Story yaş ortalaması 10!!!!
Bakın şu resimlere ne görüyorsunuz? Şirin, küçük kız çocukları. Bir de bunların sizin kızınız, kardeşiniz, yeğeniniz vs. olduğunu düşünün. Onlara yönelen 'yetişkin' bakışları, masumiyetlerini çirkin düşlerine alet edebilecek pislikleri düşünün.. Benim yazarken bile tüylerim diken diken oluyor. Uzakdoğuda belli ülkelerde özellikle 'çocuk istismarının' ne kadar bilindik olduğu, ve batı ülkelerinden sırf bu çocuklarla beraber olmak için seyahat eden sapıkların olduğu da bilinen bir gerçek. Korede genç kızların olabildiğince şirin çocuk-kadın imajı çizmeleri çok kabul gören, talep edilen bir durum. İki yetişkin arasında ki bu tarz bir ilşkiyi bir dereceye kadar anlıyorum. Ama bu çocukları bu şekilde piyasaya çıkarmak p..e..do- filiye davetiyedir. (kelimeyi bozarak yazdım özellikle ki bloguma bu aramayla gelinmesin) SNSD gibi grupların müziklerinden çok vücutlarını 'pazarlamaları' bir satış tekniği olarak kabul görebilir ama küçük kızların onları örnek alabileceği de hesaplanmalı. Kore çocuk yaşta starlara alışık 'diva' dedikleri BoA 13 yaşında çıkış yapmış. Ama çocukluğunu yaşayabilmiş mi? Mutlu muymuş? HİÇ SANMIYORUM.
Girls Storynin, GP Basicten bir farkı var ki, grup üyelerin çocuk oyuncular olmaları. Ancak oyunculuk başka, şov programlarında boy gösterip, dans etmek, şarkı söylemek başka şeyler. Bu kızlar daha şimdiden anti fan cafeye ve orada 18.000 üyeye sahip. Eminimki o 'anti-fan' ların pek çoğu yaşları dolayısıyla bu tarz bir işin içinde olmalarına karşı olan kişilerdir. Ama 10 yaşında bir çocuğun bu kadar olumsuz tepkiye nasıl üzüleceğini kimse hesap etmez mi? O küçücük yüreklerinde, ileride sorunlu, mutsuz yetişkinler olmalarına sebep olacak, kocaman yaralar açabileceklerini, açmaya başladıklarını görmez mi kimse? Şimdi herşey oyun gibi onlara. Güzel giysiler, şarkılar, alkışlayanlar... O çocukların anne babalarını düşündükçe sinir katsayım yükseliyor. Ne biçim ebeveynsiniz siz!!!! Çocuğun üzerinde para kazanmak uğruna, geleceğini mahvediyorlar. Çocuğunuz çok mu yetenekli? Gidin bir ajansa kaydettirin. Zaten çocuk yaşta alıyorlar star adaylarını eğitiyorlar. Ben bunu da çok desteklemiyorum ama en azında hemen sahneye atmıyorlar, çocukları 'eğitiyorlar' Kore'de yasalar nasıldır bilmiyorum ama bana sorarsanız acilen yeniden düzenlenmeli ve bu korkunç gidişata DUR DEMELİ'
Hassas bir mevzu olduğunu düşündüğüm için fazla uzatmıyorum. Daha çok şey söylerdim ama neyse...
26/12/2010
Postman To Heaven-Cennetin Postacısı
Konusu: “Postman to Heaven – Cennetin Postacısı” Özel bir adam ile terk edilmiş bir kadının fantezi ile yoğrulmuş romantik hikâyesidir. Jae-joon bir postacıdır ancak bildiğimiz postacılardan değildir. O sevdikleri insanları özleyenlerin mektuplarını cennete götürür. Ha-na da o insanlardan biridir ve ölen sevgilisini düşünmeden edemiyordur. Daha sonra Jae-joon ve Ha-na arasında 14 gün sürecek bir fantezi başlar ancak Jae-joon’un Ha-na’dan sakladığı bir şey vardır.
Güney Kore diyarlarında sıcacık bir film :) Eski DBSK yeni JYJ üyesi Jae Jung'un cennete posta götüren bir meleği canlandırdığı 'Cennetin Postacısı' bende bir 'Amelie' biraz 'City of Angels' etkisi yarattı. Yani izlerken bu iki filmle ilgili sahneler geldi aklıma. Bu sözlerime bakarak ikisinin karışımı bir öykü zannetmeyin. Bu yalnızca filmin bende uyandırdığı his.
Hana ölen sevgilisinin ardından cennete 'sitem' dolu mektuplar gönderiyor. Beni nasıl bırakıp gidersin ile başlayan.. Aşk acısını, ölüm karşısındaki çaresizliğini öfkeyle dışa vurarak, yazıya döken genç bir kadın Hana.
Joon ile bu posta kutusunun önünde karşılaşıyorlar. Joon Mektupları okuyup 'uygunluğunu' onayladıktan sonra atıyor çantasına.
Film depresif ilerler diye tahmin etmiştim ama hiç de 'umduğum' gibi olmadı. Bazı boşluklar, bir iki mantık hatası gözüme çarpmadı desem yalan olur. Yine de izleme keyfini kaçıracak cinsten değildi. Joon, Hanaya görevinde kendine yardım etmesini teklif ediyor ve ikili kendilerini adadıkları bir maceraya başlıyorlar.
Filmde geçen mekânlar çok güzel, cafeler olsun,uçsuz bucaksız çayır ve posta kutusu olsun. Deniz feneri olsun :) Korede böyle yerler var mıymış dedim :P
Ahh bir de Hanna'nın salaş ama kendi içinde şık tarzı, görülmeye değer bence. Berre beğenmiş, bende beğendim :)
Bir de Hero'nun kalın siyah, karizmasına, karizma katan gözlüklerine gösterelim :)
---------- SPOİLER--------
Özetleyecek olursak, Hanan ve Joon'un ilişkisi çok kırılgan bir yüzeyde ilerliyor. Kızın, Joon'a bir şeyler hissetmeye başlaması ve bu yüzden ölen sevgilinin acısını unutması ama aslında çektiği acının onları bir arada tutabilecek olması. Ciddi bir tezat. Joon'un Hana sayesinde 'yaşamını' sorgulaması. Hanan'ın Joon sayesinde hayata bağlanması... Üzerine çok söz, söylenebilecek bir film değil. Sadece izlenmeli. Bir baş yapıt beklentisi içine de girmemeli. İzlerken ve bittikten sonra insanın yüzünde bir gülümseme bırakan, 'Kendini iyi hissset' tarzında bir film. Hero'nun yakışıklılığı da cabası :)
Son olarak bu da benden size gelsin. Aslında 'Bak postacı geliyor'u ekleyecektim ama bu daha uygun olur diye düşündüm :)
19/12/2010
500 Days of Summer-Bir garip aşk hikayesi
Acı çeken, umut besleyen, düz kelimelere derin anlamlar yükleyen tarafın erkek olduğu bir aşk hikayesi. Okuduğum bütün yorumlarda Summera verip, veriştirmiş izleyenler ama bence Summer kartlarını son derece açık oynadı ve beğenmesem de, hak vermesem de, bu kadar kızacak bir durum bulamıyorum :D
Aynı nefret ettiğim Isssız Adam filminde olduğu gibi Summerda o karakterde birinin yapması gerekenleri yaptı ne eksik, ne fazla. Karşıdakinin ne düşündüğünü, hissettiğini önemsemeden kendi arzu ve talepleri doğrultusunda hareket ediyor. Ben şaşırmadım şahsen olan bitene :)
Tom, romantik, duygusal, verici ve kesinlikle 'iflah olmaz bir iyimser' Dawson's Creek dizisini bilenler ne demek istediğimi anlayacaktır. Bağlılık yok diyor Summer, aşk yok diyor ama Tom bağlanıyor, aşık oluyor. Evet o bütün bu duyguları yaşarken, acı çekerken Summera kızıyorsunuz ama yine de 'kandırdı gül gibi çocuğu :P' diyemiyoruz bence.
Ekranın bir köşesinde beklentiler, bir köşesinde gerçekler yer alırken, beklentiler gerçeklerler asla örtüşmüyor. Tom ve Summerın hikâyesi aslında her ilişkinin kendi içinde farklı olduğunun bir göstergesi. Biri ile yaşamayı aklınızın ucunda geçirmediğiniz durumlar, bir diğeriyle keyif aldığınız bir olaya dönüşebilir.
Çok da spoiler vermek istemiyorum. Üzerine çokça konuşulabilir bu filmin ancak bazen herşey basittir. Summer Tom'a, Tom Summer'a bir şeyler öğretti ve bitti. Başka bir filmden replikle anlatayım: 'Bazı ilişkiler vardır, seversin, öğrenirsin ve yoluna devam edersin' Tom burada seven kişiydi ama öğrenen her iki taraf oldu. Filmde de dendiği gibi aslında 'Bu bir aşk hikâyesi değil, bu aşkla ilgili bir hikâye' İzlenmeli diyorum ben. Neticede hepimiz Tomuz, hepimiz Summerız bir noktada :D pek sosyal bir mesaj olur gibi oldu :)
--------SPOİLER-------
Filmin sonunda 'Nalanın ağlattığını, Handan güldürür' mesajı-ironisi adı herneyse hoş olmuştu bence.
Son olarak eklemek istediğim bir şey var ki; bu filme şans vermemin sebebi Gong Yoo'nun pek çok kez, röportajlarında bu filmde oynamış olmayı istediğini, dile getirmesidir. Üzgünüm ama yazmasam olmazdı ;)
Adetim değildir ama bir de fragman getirdim sırf sizin için :p
11/12/2010
GONG YOONUN YENİ FİLMİ İLE İLGİLİ
Yine mi Gong Yoo demeden önce okuyun lütfen! Severek takip ettiğim arkadaşım Eymasarın blogundan, yine çok sevdiğim başka bir arkadaşımın yorumu vasıtasıyla, öğrendim ki; Gong Yoo ile ilgili ciddi yazı sıkıntısı varmış. Böyle bir açıktan haberim yoktu. Ben eğlenelim istiyorum beraber. Haberlerde getiriyorum arada sırada ama bir şey çok net değilken ya da başı, sonu çok barizken ekstra post girmek anlamlı gelmiyor. Madem öyle bu açığı da kapatmayı vazife edindim. Yeni filmden bahsedeyim size biraz. Objektif ve ciddi bir şekilde. Bildiğiniz üzere askerden dönmesinin üzerinden 1 yıl geçmesine karşın Gong Yoo reklam filmleri, dergi çekimleri dışında bir projede yer almadı. Terhis olmadan önce yapmak istedikleri sorulduğunda; önce bir film, sonra drama çekeceğini söylemişti. Drama konusunda bilgimiz yok. Filmi ise 8 Aralıkta Kore sinemalarında vizyona girdi. Hatta bazı salonlarda İngilizce alt yazı ile izlemek mümkünmüş.
Çekimlerinin bir kısmı Hindistan'da gerçekleştirilen filmin kaynaklarda geçen iki ismi var: First Love ya da Finding Mr. Destiny. Gong YOO 'nun karakteri Han Gi Joon, First Love Agency diye bir şirkette danışman. First Love Agency hangi sebepten olursa olsun, arayıpta bulamadığınız ilk aşkınızı bulup, sizi kavuşturmayı vaad ediyor. Gong Yoo başrolü Im Sorry I love You dizisi ile yıldızı parlaylan Im Su Jung ile paylaşıyor. Im -ya da Lim - Su Jung, Seo Ji Woo isimli ilk aşkını arayan bir kadını canlandırıyor. Ne var ki, Seo Ji Woo ilk aşkının sadece ismini biliyordur: Kim Jong Wook. Bu durumda onu bulmak hayli zor olacaktır. Israrlı ve kararlı Seo Ji Woo, Han Gi Joon ile birlikte ilk aşkını bulmak için yollara düşer. Bu yolculukta birbirlerine yakınlaşırlar kesin. Gerisi malum.. Filmi izlemedim ama biliyorum ki sonunda ikisi beraber olacak.
Im Su Jung Kore'nin çok sevilen isimlerinden. Güzel denince Kore standartlarında akla gelen bir kaç isimden biri. Hani biz batılıların abartılıyor zannettiği anime karakterleri vardır. Kocaman gözlü, dolgun dudaklı, ince ama yuvarlak hatlı. Bu kız bu figüre çok iyi bir örnek.
İkili gerçek hayatta da çok iyi arkadaş oldukları için, her film öncesi olduğu gibi başrol oyuncularının adı aşk dedikodularına karıştı. Hayran kızların dikkatini çekmek adına kurgulanan bir durum olduğu aşikar. Romantik bir ilişki içinde olmadıklarını her seferinde söyleyen Im So Jun ve Gong Yoo ekran önünde son derece uyumlu görünüyor. Ancak yıllar önceki dedikodulardan sonra daha yakın arkadaş olduklarını da söylüyorlar. Hatta bir röportajda aranızda arkadaşlık dışında bir şey olabilir mi? Sorusuna Im So Jung " Bunu zaman bırakıyoru-m-" şeklinde cevap vermiştir.
Gong Yoo'nun dönüş projesi olan First Love, Im So Jung için de uzun bir aradan sonra yeniden beyaz perdeye adım atması açısından heyecanla ve merakla bekleniyor. Umarım en kısa zamanda izleme fırsatı buluruz. İki tane güçlü ve sevimli oyuncunun başrolü paylaştığı lolilop kıvamında bir romantik komedi kötü olamaz herhalde. Daha fazla bilgi için takipte kalın :D