Katre-i Matem (Matem Damlası) ilk kez Rüzigarın blogunda görüp okumaya karar verdiğim bir kitaptı. Uzun zaman satın almayı, satın aldıktan sonra da okumayı bekledim. Neden bekledin derseniz bir fikrim yok :) İnternet insanı esir alıyor. Ha bugün ha yarın derken sonunda başladım ve bir solukta okudum. Tam da artık kitap okuyamıyorum ne biçim biri oldum çıktım ben diye kendi kendime kızdığım ama yine de elime kitap almadığım bir döneme denk geldi.
İskender Pala'nın daha önce hiç bir eserini okumadım. Dürüst olmak gerekirse kaç kitabı var onu bile bilmiyorum ama Katre-i Matem ile doğru bir başlangıç yaptığımı düşünüyorum. Roman müzayeden alınmış el yazması bir kitap ile başlıyor. Yazar bu kitabı sadeleştirerek bizlere sunuyor. Tabiiki bu başlangıcın hikayenin kurgusuna dahil olup olmadığını bilemiyoruz.
Evlendiği gecenin sabahında karısını yanı başında ölü bulan ve bundan daha da kötüsü onun katil zanlısı olarak suçlanan Şahinle başlıyor hikayemiz. Bu cinayetin ardındaki sırrı araştırıken İstanbulun dört bir tarafına uzanıyoruz. Aşıktan çok aşka aşık insanların devrinde 18. Yüz Yılın Osmanlı Sarayına, İstanbulun lale bahçelerine yol alıyoruz.
Tarih kitaplarında Lale Devri olarak anılan, halkın sefaletten kırıldığı ama üst tabakanın zevk, sefa eğlence içinde yaşadığı bu dönem Patrona Hali İsyanı ile sonlanıyor. Bu hepimizin hatırlayacağı bir bilgi olduğu için yazmakta sakınca görmüyorum. Bu isyan ve öncesinde ki olaylar gösteriyor ki zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olması çağdaş dünyaya ait bir özellik değil. Gelir dağılımındaki eşitsizlik o günde kendini tüm çıplaklığıyla gösteriyordu bugün de. Tabii ki 'batılılaşmak' kavramı da.
Hikaye de Lale bir çiçek olmaktan öte bir yaşam biçimi, bir felsefe, estetik bir var oluş biçimi olarak tasvir ediliyor. Bu da tarihi bir gerçek aslında. Kitapta anlamadığım ama internette yorumları okurken öğrendiğim bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. 'Lale' 'Hilal' ve 'Allah' (c.c.) kelimelerinin ebced alfabesindeki değeri 66 imiş. Bu nedenle Osmanlı-İslam aleminde laleye ayrı bir değer verilir ve farklı bir sevgi beslenirmiş. Yazarın bize aktardığı kitabın başlığı da '66 Soruda Cinayet'
Hafız Efendi, Topaç Yeye, Höri Kız ve tarihte yaşamış diğer gerçek karakterler ile yazar bizi heyecanlı bir maceraya çıkarıyor. Bir sonraki olayı merakla bekleten, şaşırtan, peşinden sürükleyen ve yüzyıllarca öteden gelip sizi yakalayan bir hikaye ve son derece heyacanla ilerleyen akıcı bir konusu var. Kıssadan hisse tadında söylenen sözler 'darkenar' adı verilen küçük öyküler de cabası.
Bazıları için dili ağır gelebilir (Aslında yazar mümkün olduğunca sadeleştirip, anlaşılır kılmış) ama benim gibi edebiyatı çok seviyor ve liseden kalma bilgileriniz hala hatırlıyorsanız bazı kelimelerin size tanıdık geldiğini göreceksiniz. Mutlaka okumanızı öneririm. Okuduktan sonra fikirleriniz benimle paylaşmayı unutmayın.
NOT: Ebced hesabı ne olaki diyorsanız buraya online satın almak istiyorsanız buraya tıklayın.
11 yorum:
La Fea, yeni fark ettim yazını, ne güzel olmuş yaa :d, ben de yazmadım iki satır okuduktan sonra ama seninle aynı düşünceleri paylaşmamak elde değil, heyecan var, divan şiiri var, dekor zaten osmanlı dönemi, değmeyin keyfime durumu yani :d iskender pala okumak için doğru başlangıç evet, artık diğerlerini de okursun yavaş yavaş, seç beğen al hesabı :d
ebced hesabı mı xD
kalsın hatun ben verdim o dersi xD
bende okuycam tamamdır kararımı verdim ama sen kitabı anlatmaya başladıktan sonrasını okumadım :) haberin olsun :)))))
Sırf senin düşündüğümden hiç bir şey anlatmadım kitapta geçen olaylarla ilgili. :) Bu yazdıklarım her yerde gözüne çarpabilir. Sadece kendi cümlelerimle anlattım kendi yorumu mu katım o kadar.
ben bu romanı ödevim olduğu için okumaya başladım fakat diğer sınavlardan vakit bulamadığığm için bitiremedim o yüzden özeini ve karakterlerin bulmak istiyorum bana yardımcı olur musunz bu arada çok güzel bir roman:)))
ya neden kimse yok ya burda ama bana bu bilgi acil olarak gerekliydi neyse yine de teşekkür ederm başka bi zammna görüşmek üzere hoşçaklaın
bu arada la fea sana sonsuz teşekkürler ederim herşey için daha sonra görüşmek üzere byyyyyyyyyyy
Bir heyecanla gelmiş yazmışsın ama ne istediğini anlamadım. Kitabın özetini falan bulursun nette.
müthiş bir kitap okurken dilinin ağır olacağını düşündüm ama değilmiş herkese tavsiye ederim...
Ben de İskender Pala'yı ilk defa okumuş oldum -gazete yazılarını saymazsam-. Dilinden, kelime hazinesinden -ki TDK'da bile geçmiyor bazı kelimelerin mânâları-, tasvirlerinden çok etkilendim. Bir gülün yapraklarını teker teker açar gibi yavaşça ve iç içe sürpriz hediye paketlerini çözer gibi hayrete düşürerek konunun merkezine çekiyor insanı. Başarılı bir film senaryosu çıkar bu eserden bence ama pahalı bir prodüksiyon. O dekorları hazırlamaya kim yanaşır bilmem. Çünkü konu İstanbul'un her yerinde geçiyor.
Yazınızı okuyunca kitapla ilgili hislerim canlandı Bahsederek çok iyi etmişsiniz, elinize sağlık :)
Ne kadar güzel tanımlamışsınız İskender Pala'nın dilini. Güzel bir film senaryaso çıkar ama Muhteşem Yüzyıl basitliğinde olursa çok yazık olur yazara da, emeğine de. Ciddi bir prodüksiyon gerekir. O da bizde olamaz maalesef. :( Birde hiç bir zaman sinemadaki kareler, hayalimizdekilerle uyuşmuyor. Yorumumu beğenmenize sevindim teşekkür ederim :)
Yorum Gönder