28/07/2009

Shin Min Ah






Bu kızın adını son günlerde sıkça duymaya başladım. Herhangi bir filmini ya da dizisini izlemişliğim yok ama başta Kişisel depresyon anları olmak üzere Asya severlerin en beğendiği kadınlardan biri olduğunu biliyorum.  Bende o kadar da güzel değil :P Şöyle bir bakalım  dedim neyin nesiymiş :)

Adı: Shin Min Ah
Lakapları: Do Duk Do Duk
Mesleği: Aktris,model
Doğum tarihi: 5 Nisan 1984
Doğum yeri: Güney Kore
Boyu: 170cm
Burcu: Koç
Kan grubu: O
Ailesi: Ablası ve erkek kardeşi var.
*Dong Gook Üniversitesinde sanat bölmünde okudu.
*Başka insanların seslerini taklit edebiliyor.
Dizileri:
The Devil (KBS, 2007)
A Love To Kill (KBS, 2005)
Punch (SBS, 2003)
Beautiful Days (SBS, 2001)
Filmleri:
My Mighty Princess (2008)
Go Go 70 (2008)
I Like It This Way (2008)
Beast and Beauty (2005)
Sad Movie (2005)
A Bittersweet Life (2005)
Madeleine (2002)
Volcano High (2001)

26/07/2009

Goo Hye Sun/On Parmağında On Marifet

Image and video hosting by TinyPic

İsim: 구혜선 / Koo Hye Sun (Gu Hye Seon)
* Mesleği: Actress
* Doğum Tarihi: 1984-Kasım-09
* Doğum Yeri: Seoul South Korea
* Boy: 163cm
* Kilo: 42kg
* Star sign: Scorpio
* Kan Türü: A

Image and video hosting by TinyPic

Boys Before Flowersın bütün erkek oyuncularına yer veripde bu kızdan bahsetmediğim için ayıplıyorum kendimi. Gu Jun Pyoo'nun biricik aşkı pek çok kişinin yerinde olmak istediği Gum Jan Di'yi gayet başarılı bir şekilde canlandırdı Goo Hye Sun. Bizler onu oyuncu olarak tanısakta on parmağında on marifet var ve dizide göründüğünden daha güzel olduğu kesin.  Neler yaptığına gelince şöyle kısaca bir sayalım: Dizi devam ederken 'Tango' isimli genç bir kadının hayatını ve aşk acısını anlatan bir kitap yazdı ve yayınladı. Kısa bir süre sonra Kore kitabevlerinde en çok satılan kitaplar arasına üst sıralarda yer aldı. Kitabın içindeki ilüstürasyonları kendisi yapmış. Yakın zamanda kendi çalışmalarında oluşan bir resim sergisi açtı. Kendi kısa filmini yönetti (Cheerful Caretaker), montajladı, film müziğini kendisi yaptı. Bu filmle 13. PiFan Film Festivaline katıldı.  BFF den sonra gelen her reklam teklifine balıklama atlamak yerine kendisine ve imajına en uygun bulduğu projelerde yer almak istediğini belirtti. Bir albüm projesi var yolda, beste yapıyor, şarkı söylüyor vs.vs.  Şu anda bir kahve firmasının reklam filminde oynayacak.  Ne diyebilirkiz bu kız hem güzel, hem akıllı hem de çok çok  yetenekli. Yolu açık olur umarım :=)

Kendisiye Elle Girl dergisi tarafından yapılan röportajı okuma için tıklayın.

24/07/2009

Yeni Alan Adı

Çook uzun ve hatırda kalması güç  olan http://lafea.byethost10.com/wordpress alan adımı http://lafeasblog.co.cc/ diye kısaltmış bulunuyorum. Bundan sonra bana her iki adresten de ulaşabilirsiniz :)

17/07/2009

Rüzigar ve Ben :)

Photobucket



Image and video hosting by TinyPic
Bugün blog komşum ve tabiiki sevgili arkadaşım Rüzigar ile buluştum. Tanımadan sevdiğim bu şeker kızı tanıyınca daha da çok sevdim. Cep telefonuyla fotoğrafımızı çekmeye çalıştım ancak bir kaç başarısız denemeden sonra her ikimizin de yüzünün göründüğü bir resim almayı başardım :))Ben biraz fazla konuştum galiba. Bolca güldük, Kore dizilerinden konuştuk. Ofori'nin Collapsein, Tarih4 'ün ve Sema'nın kulaklarını çınlattık :)) Bende olan bütün dizleri çekip verdim kendisine. Artık izlememek gibi bir bahanesi olamayacak. Özellikle ROV için ha ha ha..

Arkadaşım seninle tanışmak çok güzeldi. Çok güzel zaman geçirdim en kısa zamanda bunu tekrarlayalım sana soslu makarna yapayım ;)

13/07/2009

Babaannem ve Saraydaki Mücevher

Bilindiği üzere Kore dizilerine ve filmlerine ve oradan uzakdoğunun geneline yayılan sevdam Saraydaki Mücevher dizisi ile başladı. Evin içinde ki aile fertlerine izletmeyi başardım ki bu kişiler annem ve babam oluyorlar :) Biraz da küçük erkek kardeşime izlettim ama mutfak falan olduğu için pek ilgisini çekmedi. İlk yayınlandığında da babaanneme söylemiştim izle diye ama maalesef izleyemedi. Bu yıl daha yakınıma geldiği için müdahale şansım arttı. Gittim ve Tv açtım bak babaanne dedim bu çok güzel bir dizi. Mutfakta geçiyor şöyle böyle diye. Babaannem normal olarak önce bunlar Japon mu diye sordu. Hayır dedim. Güney Kore olduğunu anlattım. Benim neredeyse 90 ına dayanmış babaannem aradaki farkı hemen anladı. Kore savaşını hatırladı. Maşallah diyorum. Ben bu millettin saygısına bayılıyorum dedi. Gelinim olsun isterdim onlardan dedi. Ben de hemen 'damat olsa olmaz mı babaanne?' dedim ha ha ha. Biraz tereddüt etti ama olur dedi :)

Elbette ilk başta insanları ayırt etmekte zorlandı ama normal çünkü saç aynı, makyaj aynı, kostümler aynı. Yine de ilk bir kaç dakikadan sonra Cangemayı hemen tanıdı diğerlerinin arasından. Ayrıca Korelilerin diğer Asyalılar'dan daha güzel olduğu fikrine vardı. Ben her zaman söylerim bunu. Bunlar uzunmuş, daha güzeller diğerlerinden dedi. Bunların filmleri yok mu? Göstermiyorlar Tv de dedi. Benim babaannemdeki dikkate  bakar mısınız? Valla babaannem diye söylemiyorum ama 100 tane okumuş genci cebinden çıkartır. Hayat tecrübesi denen şey böyle bir şey olsa gerek.  Tabii dizi içinden öpüşme ve cinsellik gibi unsurların olmaması da hoşuna gitti. Asıl anlatmak istediğim okumuş kültürlü ve de genç insanların 'ayy bunlar CAPON (Japon) yok Çinli' 'ayy hepsi aynı' vb. laflar ederek ve de çokça küçümseyerek baktıkları insanları babaannem 5 dk da benimsedi.

Bundan sonra her gün saat 13:30 da TRT yi açacak o açmasa da ben gider açar izletirim.

Eylemlerim artarak devam edecek :) Beni izlemeye devam edin...

10/07/2009

Happy Birthday to YOO


Güney Kore'nin en en güzel gülen adamı 30 yıl önce bugün dünyaya geldi. Kore takvimine göre 31 yaşında ama insan doğar doğmaz bir yaşında olamayacağına göre sadece 30 yaşında kendisi :) Canlardığı karakterle, filmleriyle, dizileriyle, sesi ile ve gülüşüyle hayatımıza renk katan; içi de dşı gibi güzel olan insan İYİKİ DOĞDUN..  Bir gün dünyanın dört bir yanında ki hayranlarından haberdar olacak. Sayıları o kadar çoğalacak ki, görmezden gelinmesi imkansız bir hal alacak. Şimdiden Güney Amerika'da bir Fan Clubü var. Askerliğinin bitmesini dört gözle bekliyoruz. Türk hayranları adına çok sevdiğim bu doğum günü mesajını paylaşmak istiyorum.

''Her mum hayatın ışığıdır ve pastandaki mumlar çoğaldıkça yaşamın daha  çok aydınlacaktır.Yeni ışığın kutlu olsun'


Graphics and Layouts at DazzleJunction.com

SARANEYO :)

08/07/2009

Arranged/Arkadaşlığın Dini Yoktur

 




Brooklyn’de Ortodoks Yahudi Rochel ve dindar Müslüman Nasira aynı okulda öğretmenlik yapmaya başlarlar. Rochel ve Nasira farklı dinlere inanmalarına rağmen hayat onları aynı çizgide buluşturur ve aralarındaki arkadaşlık her şeyin önüne geçer. Bu sırada iki aile de evlenme yaşı gelen kızlarını geleneksel yöntemlerle evlendirmeye çalışmaktadır. Kendi dünyalarında son derece bağlı ve sevecen olan bu iki aile ile yeni neslin istekleri başta bir çelişkiye yol açsa da, arkadaşlık ve sevgi bağları her zaman üçüncü bir yol olduğunu gösterecektir.

Bu filme nasıl denk keldim hatırlamıyorum sanırım afişini gördüm internette. Daha sonra tesadüf eseri korsan CD sini bulup izledim ama alt yazısız çıktı yine de filmin sonunda ki diyalogun ufak bir kısmı dışında her şeyi anladım kendimi tebrik ediyorum :) Arkadaşlığın dini yoktur sloganını kullanan film farklı dine mensup iki kadının farklılıklarına rağmen arkadaş olmaları ve birbirlerini oldukları gibi kabul etmeleri üzerine kurulu. Eski moda giysilerle geleneklerine uygun olarak giyinen Rochel ve Nasira elbette diğerlerinden ilk bakışta ayrılırlar. Arkadaşlıklarını başlatan da belki bu farklılıklarıdır. Ön yargılardan okuldaki çocuklar bile nasibini almıştır. Bütün Müslümanların bütün Yahudileri öldürmek istediğini düşünen çocuklar da vardır. Biri Müslüman ile Yahudinin arkadaş olamayacağını düşünen çocuklar da. Kendin bir şey zanneden okul müdüresini de unutmamak lazım. Sınıfta çocuklarının sorduğu soruları öğrendikten sonra her ikisinide yanına çağırır ve kendince feminizm dersi verir. 'Uygar', 'Amerikalı', 'Hristiyan' bir kadın olarak. Yaptığı konuşma yeterince saygısızca değilmiş gibi bir de kızlara para vermeye kalkar gidin kendinize güzel kıyafetler alın diye.Tabiiki kabul etmezler.


Aslında hikaye olarak iyi bir çıkış noktası yakalamışlar ama anlatım daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Her iki ailenin yaşam tarzınıda kendi bakış açıma göre çok uçta buldum. Sonuçta modern dünya kriterlerine ayak uydurup aynı zamanda inancından da taviz vermeyen insanlar var. Bir diğer nokta ise sanki görücü usulü evliliklerin tek alternatifi barda içki içerken ya da çılgın bir partide biriyle tanışmakmış bu da kızların yaşam tarzına ve dini inançlarına ters düşüyormuş -ki öyle- gibi bir izlenim verilmiş. Film akışı içinde çok altı çizilmese de biraz Müslüman aileye torpil geçilmiş. Bir anlamda günah çıkarıyorlar gibi. Tabiiki bu benim görüşüm. Siz izlediğiniz de farklı bir fikir edinebilirsiniz.



Müslüman ve Yahudi aile kıyaslamasına gelince Nasira'nın ailesi Rochel evlerine geldiğinde güler yüzle ve nezaketle karşılıyor. Ancak daha önce Rochel'in evine giden Nasiraya kibarca gitmesi söyleniyor. Daha doğrusu Rochel'ın annesi bunu istiyor ve Nasira da gitmesi gerektiğini anlıyor. Bunun sebebi ise evlenme çağına gelmiş kızlarının çevre tarafından yanlış anlaşılmaması. Müslüman bir arkadaşının olması itibarını lekeler diye korkan annesi Nasira'ya hatırını bile sormuyor. Tüm farklılıklarına rağmen kadın olmanın, genç olmanın ve daha da ötesi iki ayrı dine inansalar da dindar birer kadın olmanın yakınlaştırdığı Nasira ve Rochel birbirlerini kimsenin anlamadığı kadar anlıyor belki de. Bir dizi görücü usulü tanışmaya giden Rochel kimseden elektrik alamazken ailesi sürekli yeni adaylarla tanıştırmaya devam eder. Nasirada ailesini nezaretinde birileriyle tanışır. Önlerinde fazla seçenek yok gibi dursa da bundan da şikayetçi gibi görünmüyorlar. Sonuçta ortada ailelerinin öğrettiği değerleri benimsemiş ve bu şekilde yaşamaktan hoşnut olan iki yetişkin insan var.  Film hakkında okuduğum yazılarda tercihleri kullanmadıkları, ailelerine itiraz etmeleri gerektiği gibi yorumlar vardı. Bana kalırsa hallerine bir itirazları yoktu. Sadece mevcut durumda olabilecek en iyiyi arıyorlardı. Ayrıca herkesin gerçekliği farklıdır. Bazı durumlarda uzaktan 'isyan et'  'kır zincirlerini' demek kolaydır ama bu her zaman işe yaramadığı gibi işleri daha da kötüleştirebilir. Ezbere konuşmamak gerek yani.


Dünyayı böyle kadınlar yönetse, her şey daha kolay olurdu dedirten bir film. Bir kaç ödül almış ve oyunculuklar da gayet başarılı. Hayatta sadece siyah ve beyazın olmadığını düşünenlerdenseniz mutlaka izleyin derim. Buradan seyredebilirsiniz. Torrenttende indirebilirsiniz sanırım. Türkçe alt yazı internette mevcut.

07/07/2009


Orjinal adı Ru guo · Ai olan bu filme Takashi Kaneshiro filmlerini araştırırken rastladım. Koreli aktör Jin Hee Ji'nin hatırı sayılır bir rolünün olması benim için hoş bir sürpriz oldu. Film içinde film mantığıyla çekilen Ru guo Ai batı tarzı müzikallerden esinlemiş ama kendi farkını da bir şekilde ortaya koyuyor. İnternette okuduğum yorumlardan bazılarında Çin tarzı Moulien Rouge benzetmesi yapmışlar ama bence alakası yok. Filmin konusu kısaca şöyle. Ünlü yönetmen Nie Ven sirkte geçen bir müzikal çekmeye karar verir. Başrol de uzun süredir hem beyaz perdede hem de özel hayatında partneri olan  Sun Na oynayacaktır. Karşısında da ünlü aktör Lin Jian-dong. Müzikal bir aşk üçgenini anlatıyordur. Yıllar önce birbirini seven kız ve oğlan - nasıl olduğunu bilmiyoruz - ayrı düşerler. Aradan uzun zaman geçer kız hafızasını kaybetmiştir ve artık sirk müdürünün sevgilisi olmuştur. Yıllar yılı sevgilisini arayan genç adam onun kendisini hatırlamaması karşısında çok üzülür ve kendini hatırlatmaya çabalar.



Nie Wen'nin bilmediğin enteresan gerçek ise başrol oyuncularının da karakterleri gibi bir geçmişleri olduğudur. Müzikalde sirk müdürünü oynaması için teklif götürülen aktör başrol değil diye rolü reddedince bir zamanlar oyunculukta yapmış olan Nie Ve kendisi sirk müdürünü oynamaya karar verir. Böylece hem gerçek hayatta (film gerçekliği) hem de müzikalde ki aşk üçgenin bir parçası olur. Sun Na ve Lin Jian yıllar önce Pekinde tanışmış ve birbirlerine aşık olmuşlardır. O zamanlar Sun Na hırslı ve tabiri caizse 'yırtmak' için her şeyi yapabilecek  bir kabare kızı Lin Jian'da yönetmen olmak isteyen hevesli bir sinema öğrencisidir. Birbirlerine destek olurlar 'yoldaş' olurlar ve tabiiki sevgili olurlar. Okulu bitiremeyen yönetmen olarak projeleri reddedilen Lin Jian Hong Gong'a geri dönmeye karar verir. Kız  da bir Amerikalının verdiği söze kanıp onu peşinden gider. Havaalanında arkasına bile bakmadan giden yönetmen hayal kırıklığıyla geri de kalan Sun Na'yı umursamaz elbette. Sevdiği kadını evinin önünde perişan bir şekilde gören Li Jian tamam der. İkimiz de bir yere gitmiyoruz evleneceğiz. Bu şekilde yaşayıp giderlerken bir gün Sun Na habersizce çekip gider. Aradan 10 yıl geçer  her ikisi de ünlü birer oyuncudur artık. Kaderin bir cilvesi onları aynı projede buluşturur. Fakat Sun Na artık Hollywoodan teklif alan bir oyuncudur ve müzikaldeki karakterine paralel olarak geçmişine dair hiç bir şeyi hatırlamak istemez. Öyle ki bir kokteylde sizi yıllar önce X şehir de kabarede oynarken görmüştüm çok güzeldi vs. diyen bir konuğu tersler ve ben hiç o şehirde bulunmadım yanılıyorsunuz der. Ona geçmişi hatırlatan her şeyden uzak durur. Li Jiansa tam tersi yaşadıkları hiç bir şeyi unutmaz. Bu yüzden yıllardır uykusuzluk çeker. Neredeyse hatırlamak için yaşar.



Her fırsatta beraber geçirdikleri zamanı Su Na'ya hatırlatır. Aralarında hala bir kıvılcım ve bitmemiş bir şeyler, söylenmemiş yarım kalmış sözler vardır. En sonunda Su Na'yı Pekin'e geçmişlerine bir yolculuk yapmaya ikna eder. Eğer benimle gelirsen seni rahat bırakacağım bundan sonra der ve beraberce yola çıkarlar. Eskiden yaşadıkları eve giderler ve masanın üzerinde küçük bir teyp vardır. 1o yıl boyunca sevdiği kadını bekleyen ve bir gün kavuşacağını düşünen her sene bir mesaj bırakır teybe. Tıpkı kızın kendisini terk etmeden önce yaptığı gibi. Daha fazla anlatım da tadını kaçırmak istemiyorum ama benim anladığım yarım kalan hikayelerini bir şekilde 'tamamladıkları'



Geleleim Jin Ji Hee'nin rolüne gerçekten Çince biliyor mu bilmem ama filmde çok güzel bir  şekilde Çince konuşuyor.  Filmdeki rolü anlatıcı-melek gibi bir şey. 'Ben hayatın kesilen sahnelerini takip etmekten sorumluyum' diyor. Çünkü insanlar bazen montajda hata yapabilirler ve yanlış yaptıklarını farkettiklerinde bu 'kesilen sahneleri' onlara geri vermek beni görevim. Filme çok hoş bir renk kattığını söyleyebilirim. İlk defa kendisini yüzbaşı Jungo Ming dışında bir rolde izledim.


Görsel olarak çok güzel bir yapım olan Perhaps Love yalnızca trampez sahnelerinde biraz tökezliyor. Yakın planda yapılan çekimlerde arkadaki fonun bilgisayar efekti olduğu çok bariz. Uzak çekimlerde dublör kullanıldığı da aynı şekilde çok belli. Takashi Kaneshiro ve Xun Zhou ekran kimyaları gayet hoş. Bir de şu Asyalı kadınlar ölümcül derecede zayıf olmasa ha ha :) 25. Hong Kong  Film Festivalinde en iyi Aktris ve en iyi makyaj-köstüm tasarım dahil olmak üzere pek çok ödül alan bu yapımı mutlaka izlemenizi öneririm. Müzikal sevmiyorsanız bile bir göz atın çünkü diyaloglar şarkılar gömülmemiş. Sadece film içinde ki 'müzikal'de gerektiği zaman şarkı söyleniyor. Bu da olayların akışını daha gerçekçi kılmış bence.   Buradan İngilizce alt yazı ile izleyebilir ya da torrent den indirebilirsiniz.

05/07/2009

Takashi Kaneshiro


Takashi Kaneshiro 11 Ekim 1973 yılında Tayvan Taipei de doğdu. Taiwan asıllı (Tayvan Çine bağlıymış bilmiyordum. Ne Cahillik!) yarı Çinli yarı Japon oyuncu. Çincenin bütün lehçelerinin yanı sıra akıcı bir şekilde İngilizce ve Japonca konuşabiliyor. Kariyerine şarkıcılık yaparak başlamış. Annesi Tayvanlı babası Japon. Kendisinden büyük iki erkek kardeşi var. Pek çok ünlü markanın reklam filmlerinde rol almış. Bir Amerikan dergisi ona Asyanın Johny Deepi demiş. Görüldüğü üzere çok yakışıklı ve de çok yetenekli. Özel hayatı konusunda fazla konuşmaktan hoşlnamıyor. Buna rağmen eğer bir gün evlenip baba olursa önceliği ailesine vereceğini ev işlerine yardım eden, çocuklarla ilgilenen ve akşam yemeklerini evinde yiyen tarzda bir baba olacağını söylüyor. Kariyeriniz bittiğinde/biterse nasıl hatırlanmak istersiniz? Sorusuna cevabı: 'Sadece unutun beni, bittiği zaman bitmiştir, ötesi yok.' Kendisine Hollywood'dan gelen teklifleri öz saygısı yüzünden geri çeviren aktör bunun sebebini de hep kılıç ustası-samuray gibi klişe roller teklif edilmesi olarak açıklıyor.Tokyo'da yaşayan bu yakışıklı bundan sonra takip listemde :)

Yer aldığı projeler ve albümleri ve daha detaylı bilgi için