I dedicate this presentation text to my Brazilian friend Raquel because she loved that show a lot and she highly recommended me to watch.
Bu diziyi sevgili arkadaşım ve blogdaşım :P Raquel sayesinde izledim.Coffee Prince önerimden sonra bir kaç dizi-film ile daha zehirleyip onu kendi kanatlarıyla uçmaya bıraktım. :) Evet, dünyanın öbür ucundan kore dizileri bağımlıları yaratıyorum. Pişman değilim! :P Bağımlılığın farkında olan ve dönülmez bir yola girdiğini anlayan herkes gibi suçlayacak birilerini arıyor :P Ben mesela Oforiyi suçluyorum :)) Bir seferinde sıradan msn seanlarımız da o neden ben? Neden ben? Diye sordu. Bende ona dedim ki 'çünkü seni daha çok seviyorum ve bu güzelliği seninle paylaşmak istedim'. Aslında amacım kendime yeni kurbanlar bulmaktı ha ha ha ha :)
Az önce izlemeyi bitirdim. Unutmadan yazmak istiyorum. Bu diziyi nasıl tanımlayacağımı bilemedim ama illla ki bir kelime ile özetlemek gerekirse 'doğal' diyebilirim. Konusu kısaca şöyle: Le Si Jun Seoul de çalışan amatör bir tasarımcıdır. Amcasının çok değerli bir üzüm bağı vardır. Bu bağı Le Si Jun'a verecektir ancak bir şartı vardır: Bir yıl boyunca köyde kalacak ve bağda çalışacaktır. Gönülsüzce şehri ve modern yaşamı terk eden Le Si Jun köy yaşamına ve 'ağır' çalışma koşullarına alışmaya çalışır. Bu esnada kendisine yardımcı olan Taek-Gi ile aralarında bir arkadaşlık başlar. Birbirlerine aşık olduklarını anlamaları çook uzun sürüyor. Beni biraz sıksa da sabırla izlenirse keyif alınabileceğine inanıyorum.
Her ne kadar Taek-Gi ve Le Si Jun 'vineyard' da bir araya gelse de. Tanışma hikayeleri çok ilginç ve de komik. Le Si jun mesleğinde yükselmek isteyen azimli bir tasarımcıdır. Stajyer olarak çalıştığı şirkette bir defile düzenlenecektir. Kendini göstermek için bunda iyi fırsat olamayacağını düşünen Si Jun bütün gece uyumaz ve kendi tasarladığı bir elbiseyi diker. Ünlü bir tasarımcının elinden çıkmış gibi duran kıyafeti giyer ve gece dışarı çıkar. Gören herkes 'Bunu nereden aldın?' 'Kimin tasarımı?' Diye sorar. Üzerinde ki giysiyi gururla gösterdiği cadı müdürü elbiseyi çok beğenir. Bir gece iki tane ızbandut gibi adam kızın üzerindeki giysileri çıkarır ve kadınlar tuvaletinde onu iç çamaşırlarıyla bırakır. Polisi arayıp durumunu bildirir. Polisler bu durumu pek ciddiye almaz. Saatlerce Polislerin gelip ona kıyafet getirmesini bekleyen genç kız, aniden tuvalete giren Tae Gik'i önce polis memuru zanneder. Üzerinde ki kıyafetleri ister. Bir arbede yaşarlar bu sırada polis gelir ve bir dizi yanlış anlaşılma sonucu Tae Gik'i tecavüz sanığı olarak tutuklarlar. Neyse gerçekler ortaya çıkar herkes evine gider. Ertesi gün Si Jun'u büyük bir şok beklemektedir. Saatlerce uğraşıp diktiği elbisesi başka bir mankenin üzerinde müdürünün tasarımı olarak defilede halka sunulur. Tasarımın kendisine ait olduğunu kanıtlayamayan Si Ju işten ayrılır. Giderayak kendisine 'bu işler böyledir şekerim' tadında bir konuşma yapan kaltak kadının suratına da bir bardak su (ya da kahve miydi? Tam hatırlamıyorum) çarpmayı ihmal etmez. Bu sahneyi izlerken nasıl derin bir 'ohhhhh' çektim bilemezsiniz. Ben olsam daha fazlasını yapardım :)
Yeniden üzüm bağına dönelim. Bir bardak suyu bile annesinden isteyen bu modern ve şehirli kız elbette köy yaşamına kolay adapte olamaz. Önceleri pek ciddiye almaz. Biraz takılır giderim havasındadır ama yavaş yavaş işleri kavramaya ve kendini oranın bir ferdi olarak görmeye başlar. Bu esnada okul arkadaşı olan Doktor Kim Gyung Min ile yeniden karşılaşırlar ve flört etmeye başlarlar. İlk başta kızdan çok varisi olduğu arazi ile ilgilenen doktor daha sonra ona gerçekten ilgi duymaya başlar. Elbette Si Ju'nun ailesi çok sever bu genci ve potansiyel damat adayı olarak görürler. Ne yazık ki olaylar onların umduğu gibi gelişmez.
Bu diziyi doğal yapan sebeplerden biri de Raquel'in dediği gibi başka yapımlarda falan çok fazla geçmeyen günlük konuşmaların olması. Mesela Tae Gik'i tuvaletlere alışamadığı için kabız olan Si Jun'a tuvalete çıkıp çıkmadığını sorabiliyor. Diğer yandan kız 'ayaklarını yıkadın mı? Kokuyor' diyebiliyor. Şunu da belirtmek isterim ki başrol oyuncusu öyle yakışıklı bir adam değil. Hatta çirkin bile diyebilirim ama bu da dizinin doğallığını gösteren başka bir kanıt. Günlük hayatımız da etrafımız Gong Yoo, Lee Seon gibi yakışıklı erkeklerle çevrili değil. Ayrıca aşık olduğunuz kişinin herşeyinin güzel gelmesine kanıt olan bir cümle sarfediyor kızımız. Doktoru reddeden Si Ju, Tae Gi yi ne kadar sevdiğini anlatırken; 'Onun terini senin parfümüne tercih ederim' diyor. İlk başta biraz iğrenç gelse de bu söz aslında içinde ki duyguların ne derece yoğun olduğunu gösteriyor.
Aşkın günlük yaşam içerisinde kendiliğinden gelişmesini, emek vermenin ve çalışmanın önemini vurgulayan hoş bir dizi. Buradan İngilizce alt yazı ile izleyebilirsiniz. Ayrıca Yoon Eun Hee bu dizi ile bir ödül almış. Bu kız her geçen gün kendini geliştiriyor. Sırf onun için bile izlenir.