'Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü.'
Bu kitabı ilk okuduğumda çok küçüktüm. Aslında ben okumamıştım. Benden yaşça epey büyük olan ve bana kitap okumayı sevdiren kuzenim okumuştu. Daha sonra kendim okudum. Okudum ve ağladım. Zaman geçti biraz büyüdüm, tekrar okudum ve tekrar ağladım. O gün bugündür ne zaman okusam ağlarım. Hayatım boyunca beni en çok etkileyen ve en çok sevdiğim kitaplardan biridir.
Zeze henüz 5 yaşında çok fakir bir ailenin zeki ama bir o kadar da haylaz çocuğudur. Yaptığı yaramazlıklar bütün mahalleyi canından bezdirmiştir. Her yaptığı yaramazlıkda büyükleri tarafında dayakla cezalandırılır. Aslında Zeze sadece ilgiye ve sevgiye aç küçük bir çocuktur. Ancak ailesinin karnını zor doyurduğunu ve 5 kardeş olduklarını hesaba katarsak bu ilgiden ve sevgiden payına düşeni alamadığı görmüş oluruz.
Yaramazdır belki ama ince ruhludur Zeze, hassastır ve içinde kimsenin barındıramayacağı kadar çok sevgi vardır. Okulda diğer sınıfın öğretmenine bütün öğrencilerinin çiçek getirdiğini ama kendi öğretmeninin hiç kimseden çiçek almadığın görünce üzülerek ona çiçek götürür Ne var ki bu çiçekleri komşunun bahçesinden aşırdığı öğrenilince yine dayak yer.
Bu kitabı Jose Mauro De Vascencolos 12 günde yazmış ancak demiş ki ' Evet 12 günde yazdım fakat 20 yıl boyunca yüreğimde taşıdım' Sayesinde Latin Amerika'yı her daim merak etmişimdir. Benim için büyülü, gizemli bir yerdi Güney Amerika. Elbette zaman içinde yoksulluğun ve sefaletin en çok işlediği kıtalardan olduğunu öğrendim. Yine de neşeli, hayat dolu insanları bünyesinde barındıran, gidilesi, görülesi topraklardır diye düşünüyorum. Bir gün yazarla tanışmayı hayal ederken belki de ben bu kitabı keşfetmeden çok önce öldüğünü öğrendiğimde, yaşadığım hayal kırılığını anlatamam.
Zeze'nin hayal dünyası ve gerçek yaşantısı arasında ki uçurum ne kadar keskin olsa da; her şeye rağmen mutlu olmasını bilen bir çocuktu Zeze. Portuga'nın ona gerçekten sevgi ve şefkat gösteren ender insanlardan biri olması ve Zeze'nin hayatında onu konumlandırdığı yer çok etkiledi beni. Başta pek haz etmese de Portekizli bu adam zamanla Zeze için bir arkadaş, bir baba her şey olmuştur. Şeker Portakalı ağacının kesileceğini öğrendiğinde; Babası onu 'üzülme hemen kesmeyeceklermiş'diye teselli etmeye çalışırken; 'Benim Şeker portakalı fidanımı çoktan kestiler. Kesileli 1 haftadan fazla oluyor.' dediğinde, aslında kastettiği Portugaydı. Kitabın yazarın hayatından kesitler taşıması da, beni ayrıca etkilemiştir. En son sayfasında ki veda metni kelimesi kelimesi ezberimdedir hala.
'Yıllar geçti Sevgili Manuel Valaderes şimdi 48 yaşındayım. Özleminin arasında zaman zaman hep bir çocuk olduğum izlenimine kapılıyorum. Birden ortaya çıkacakmış bana artist resimleri ve bilyeler getirecekmişsin gibi geliyor. Hayatın sevilecek yanlarını bana sen öğrettin sevgili Portuga'm. Şimdi artist resmi ve bilye dağıtma sırası bende. Çünkü sevgisiz hayatın hiç bir anlamı yok'...
Henüz okumadıysanız bulun buluşturun okuyun. Ben çok sevdim ve herkese öneririm. Benim sahip olduğum baskı çok eski. Türkiye'de basılan ilk kopyalardan biri sanırım. Çok uzun zamandır Can Yayınlarından çıkıyor. Online satın almak isterseniz. Yenisayfayı öneririm.
11 yorum:
Öncelikle bu yeni yerin hayırlı olsun, çok çok mutlu oldum görünce.Zamanla çok geniş bir yer olacağını biliyorum ve ki bunu söylemekte sadece şu yukardaki yazına bakmam yeterli olabiliyor.Bu arada blog yazısının altına "ofori için" yazdığını görünce; tahmin edemezsin beni çok mutlu ettin; bende kimse daha yorum yazmadan ilk yorumu yazma heyecanındayım; hepimiz için hayırlı olsun..
Bu kitap bende var ama ben hiç okumamıştım.Daha önce çok duydum, ama okumak hiç nasip olmadı.Sanırım bu konuda tembelliğim ön planda.Kitabı da geçen sene satın almıştım, artık sen de o kadar övdüğüne göre hemen yarın okumaya başlamam gerek.Aldım gazı gidiyorum; burası tekrar hayırlısı olsun diyorum..
:))
Merhaba Ofori çok teşekkür ederim. Tabiiki blogumu sana ithaf edeceğim başka kime olabilir :) Sen beni cesaretlendirdin. Bakalım okuyan olacak mı? Umarım zamanla bu blog olayını çözerim. :) Bu arada Google Translate dil seçeneklerine Türkçeyide eklemiş. Çok sevindim. Yabancı arkadaşlarıma da zorla okutacağım dizi yazılarımı ;)
Boş yere sana uluslararası çalışıyorsun demiyorum valla; yakında burası bilmediğimiz dillerden yorumlarla dolup taşarsa benhiç şaşırmam şimdiden söyleyeyim:)
hmmm, çok güzel olmuş blog hayırlı olsun
takipteyim ben de :)
şeker portakalı'nı ben de okumuştum ve çok etkilenmiştim
çok güzel incelemişsin, tebrik ederim :)
Ayy Rüzigar :) hoş geldin. Pek sevindim. Şimdiden iki okuyucum oldu. Bugün gaza gelip bir şeyler yazabilirim :)Önce ne yazacağıma karar vermem lazım. :P
Ofori paylaşmayı seviyorum ne yapalım elimde değil :) Yabancı dizilerle daha çok ilgilendiğim için internette edindiğim arkadaşlar genelde yabancı oluyor. Onların bakış açısını da merak ediyorum.
Çokkkk teşekkür ederim beni yalnız bırakmadığınız için.
hoş bulduk :) tabi canım yalnız bırakır mıyız hiç ?? :D
ah
neydi bu seri
küçük bir kız çocuğuyken okumuştum
okunası saklanası seri
arada bakılıp anımsanmalı (=
Ben ara sıra okurum okudukça da ağlarım. Boğazıma bir yumru oturur hep ama yine de çok severim bu kitabı.
geçen yine okudum
çocuk ve genç edebiyatı dersi kapsamında
unutmuşum baya
ama sağlam hatırladım artık unutmam bi daha
'' Öldürmek,Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim,artık sevmeyerek. Ve bir gün gerçekten ölecek.''
Jose Mauro de Vasconcelos'ın Kayığım Rosinha'sınıda tavsiye edelim. Bu kitapta alışılmadık bir hüzün var.
Evet o kitabı da okumuştum ama çok uzun zaman oldu.
Yorum Gönder