31/12/2017

2017'ye Veda

10o0lqb />

2017'nin son gününden merhaba. Son yıllarda bloglar yerini sosyal medya paylaşımlara bıraksa da, ilk göz ağrım bloguma ara sıra da olsa bir şeyler yazıyorum. Blog yazmak mesleğiniz ya da para kazandığınız bir alan değilse vaki ayırmak güç ve maşakketli. Ben hiç bir zaman bilgisayarın başına oturupta bir saatte yazı giremedim. Yine de bırakamıyorum buraları. Hala okuyan tek bir kişi bile varsa değer diyorum. En azından şimdilik böyle.

İş, güç, hayat koşturmacası insanın zamanından da, ömründen de farketmeden götürüyor. Canlar sağolsun yeter diyelim. 2017'de Kore camiasında neler oldu çok takip edemedim. Dünyadaki trendlerden de çok haberim yok açıkçası ama bazı şeylere istemesek de maruz kalıyoruz.

2017 Kpop dünyası açısından Shinee grubundan gelen üzücü haberle acı bir yıl olarak bitti. Bu habere üzülmek için ne Shinee fanı ne de Kpop dinleyicisi olmak gerekmez. Gencecik bir insanın, bu kadar seveni varken, hayattan vazgeçecek kadar çaresiz hissetmesi en büyük problem. Keşke yapabilecek bir şey olsaydı. Huzur içinde uyu Jonghyun.

2017 benim Kpopa başlangıç grubum olan Wonder Girls grubunun dağıldığı yıl oldu. Ben Nobody şarkısıyla tanıdım Kpop dünyasını ve şarkıyı hala çok severim. Parçadaki 'you' kısmını da 'Yoo' olarak yorumlarım. Gong YOO sevgim malum ;)

2017'yi öyle böyle bitiriyoruz. 2018 çok daha güzel bir yıl olur dilerim. Hepimiz için dostukların pekiştiği, romantizmin tavan yaptığı, özlediklerimizin yanıbaşımızda olabildiği, mutlu, huzurlu, paralı ve sağlıklı bir yıl olsun. Bütün yıl boyunca güzel diziler, filmler izleyelim. Paylaşalım. Bloglara dönelim. (inşallah)  Yaş alalım ama hiç ama hiç yaşlanmayalım.

YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN

13/12/2017

Goblin ve Yine Gong YOO ❤️❤️❤️

125hr2o

 

Bir Goblin olan Kim Shin(Gong Yoo)'in ölümsüz hayatını sona erdirebilmesi için bir insan geline ihtiyacı vardır.Her nasılsa bir gün hafıza kaybından muzdarip bir Ölüm Meleği olan Wang Yeo ile karşılaşır ve bu ikili birlikte yaşamaya başlarlar.İkisi vefat etmiş ve şimdi bu dünyayı terk etmeye hazırlananları uğurlarlar. Goblin 900 yıldır beklediği huzura kavuşabilecek mi?  

Bu blogda Gong Yoo ile ilgili bir sürü yazı var da en popüler dizisi olan Coffee Prince hakkında bir yazı yok. Neden? Zamanında ve hala diziyi o kadar çok sevdim ki, yazarken hakkını veremem diye düşündüm. Ama Goblin için böyle olmasın. Gerçi Goblin de çok sevdim ama uzun uzun anlatmayı düşünmüyorum. 2017'nin dizisi W olur diye düşünmüştüm. Ancak Goblin 2016 yılının sonuna doğru hızlı bir giriş yaparak reytingleri sildi süpürdü. Gong YOO'yu çok özleyen hayranlarını da hem dizi, hem dizinin elde ettiği bu büyük başarı çok sevindirdi. Tabii ki başta beni. Biliyorsunuz bilmiyorsanız da öğrenin Türkiye'deki en büyük Gong YOO fanı benim :) En azından yaşça büyük olduğumu iddia edebilirim sanırım.
 
15eyfxu


Öncelikle Goblin'in Kore mitolojisinde ve halk kültüründe yeri neymiş anlatmak isterim ama araştırırken böyle bir blog buldum gayet güzel bir anlatımı var ve detaylıca araştırılmış olduğu belli bir yazı. Goblin Avrupa mitolojisinde sevimsiz, kötü çirkin bir yaratık. Kore'de ise daha çok Dokkaebi adıyla anılırlar yine güzel-yakışıklı bir insan formunda oldukları söylenemez. Fakat Kore kültüründe batıdaki gibi negatif bir algıları yoktur. Genelde haylaz, şakacı yaratıklardır. Bu özellikleri insanların yaşamında zaman zaman sorunlara yol açsa da Dokkaebilerin iyi şans, bolluk ve bereket getirdiğine inanılır. Tanıtımdan anlaşılacağı üzere rol Gong YOO için biçilmiş kaftan.

6iz3pl/>

Goblin şirinlik abidesi Gong YOO dışında yardımcı rollerdeki harika oyuncularıyla öne çıkan bir dizi oldu. Lee Dong Wook Gong YOO'nun yanında hiç aşağıda kalmadı. Karşılıklı çok güzel paslaştıklarını ve en azından dizi süresi boyunca iyi arkadaş olduklarını düşünüyorum. Dizinin konusu ve gidişatı ile ilgili çok fazla yorum yapmayacağım. Hikayede klasik olarak boşluklar, mantık hataları vardı. Ama genel itibariyle hem çok eğlenceli hem de oyuncu kadrosu bakımından çok başarılı olduğu için bu kısımları görmezden gelmeyi tercih ettim. Sonuçta Gong Yoo yıllar sonra dizi yapmış, tam anlamıyla hayranlarına bir güzellik yaşatmış. Aradan çok zaman geçtiği için detayları hatırlamıyorum. Goblin anlatılmaz  zaten izlenir bence.
 
2j4sggi


29zcvw9 
 
2017'yi bitirirken izlediğim yılın başında izlediğim diziyi sonunda yazmam enteresan ama ancak fırsatım oldu. Bakalım 2018'de bizi böyle gülümsetecek daha iyi bir dizi gelecek mi? Bu arada eminim Goblinden önce kaçırdığım, izlenmesi gereken çok dizi vardır. Ne yazık ki artık ne vaktim ne de bekleyecek sabrım var. Ben yine buradayım senede bir kez de olsa uğruyorum. Siz de beni yalnız bırakmayın, arada sırada yorum yazın. Yazmasanız da bir uğrayın boş kalmasın buralar :p

01/07/2017

Neler İzledim -Yeni Mini Diziler-

Son bir kaç aydır izlediğim dizilerden kısa kısa bahsetmek istiyorum. Tavsiyeme güvenen arkadaşlar merakla okurlar belki :D Hepsi zaten en fazla 10 bölüm. Netflix ve dizi sitelerim sağolsun bütün bölümleri aynı anda yükledikleri için pek çoğunu peş peşe izledim. Çok vaktimi almadı o yüzden. Bu arada benden bir Goblin tanıtımı bekleyenler var biliyorum. Beklemede kalın diyeyim onlara ;)

Anne with an E (Anne of Green Gables) Yeşilin Kızı Anne




Anne of Green Gables- Yeşilin Kızı Anne Kanadalı yazar Lucy Maud Montgomery'in 1908 yılında yayınlanan çok satan romanın yeni bir uyarlaması. Çocukluğumda animesini izlemiştim ben. Bu diziyi de en az o anime kadar çok sevdim. Hikaye 1890 yılında geçiyor. Bilmeyenler için kısaca özetleyeyim. Anne Shirley 13 yaşında anne babasını bebekken kaybetmiş bir yetimdir. Bir süre amcasıyla yaşadıktan sonra onun ölümünden sonra yengesi çocuklarını akrabalarının yanına verip memleketine gitmeye karar verir. Anne bundan sonra farklı, farklı ailelerinin yanında yaşa da en sonunda bir yetimhaneye verilir. Marilla Cuthbert ve Mathew Cuthbert kardeşler çiftlik işlerinde yardımcı olması için bir oğlan evlat edinmeye karar verirler. Bir karışıklık (!) sonucu Anne gönderilir Green Gables'a. Mathew görür görmez ısınır Anne'e. Marilla en başta Anne'i istemese ve geri yollamaya karar verse de daha sonra fikirleri değişir ve Anne'i evlat edinirler. Anne çillerinden, kızıl saçlarından son derece rahatsızdır. Hayal gücü geniş, konuşkan, girişken sevimli ve çalışkan bir kızdır Anne ve ilk sezonda görmediğimiz nice maceraları bekliyor bizi. Eğer izlemediyseniz 'Yeşilin Kızı Anne' isimli animeyi de bulun izleyin derim. Kesinlikle çok başarılı.

Şu çizimlerin güzelliğine diyecek söz yok.

 

 
2njei48 

 

Bu dizi için yapılan seçmelerde genç oyuncu Amybeth McNulty binlerce aday arasından seçilmiş. O kadar başarılı ki henüz 15 yaşında ve ileride çok daha büyük işler yapacağına şüphe yok. Özetle dizi güzel, oyuncular başarılı.  Manzara seyirlik. Şiddetle tavsiye ediyorum.

İMPOSTERS



Maddie Jonson 'h' yok.  Ava/Alice/Cece... Hem kadınları hem erkekleri ağına düşürüp, onları kendine aşık ettikten sonra sahip oldukları bütün birikimleri alarak ortadan kaybolan bir dolandırıcıdır. Kurbanlarının polise gitmesini engellemek için geçmişlerindeki hataların, sırlarını koz olarak kullanır. Ancak son kurbanları Ezra, Richard ve Jules bir şekilde bir araya gelerek onları sevdiğini sandıkları kadınla yüzleşmek ve paralarını geri alabilmek umuduyla Maddie'nin peşine düşerler.



Maddie bu oyunda yalnız değildir. Max ve Sally adlı iki arkadaşıyla 'Doktor' kod adlı bir adam için çalışırlar. Her kurban, her yeni hedef, isimler ve özgeçmiş Doktor tarafından ayarlanır ve ekip hareket geçeÜçlü Maddie'yi bulduğunda olaylar hiç de tahmin  ettikleri gibi gitmez. Kendilerini bir anda Maddie'nin yeni oyunun aktörleri olarak bulurlar. Ben çok sevdim ve bir sonraki bölümü merakla bekledim. Oyuncular arasında kimya ve uyum uçok başarılı buldum. Ufak tefek eksikler olsa da kurgu ve hikayede sürükleyici. Yani bazı mantık hataları var ama bir sonraki sezonda toparlanır diye tahmin ediyorum. Bu diziyi de şiddetle tavsiye ediyorum.

HARLOTS

eqy1z8



List of Covent Garden Ladies isimli bir kitaptan uyarlanmış. Ya da daha çok ilham alınmış diyebiliriz. 1700'lerin Londrasında Covent Garden isimli bölgede çalışan hayat kadınlarının hikayesini anlatıyor dizi. Yazar kitapta bütün kadınları artıları, eksileri ile değerlendiriyor. Onlarla beraber olacak erkekler için adeta bir rehber niteliği taşıyan bu kitabın, yazarın ölümüne kadar yayınlanmayı sürdüğü söyleniyor. Konusu gereği +18 sahneler içerse de Tv'de gördüğümüz pek çok programdan çok daha edepli olduğunu söyleyebilirim. Period dramaları seviyorsanız bu diziyi de izlemenizi öneriyorum. İlk bölümden çok kısaca bahsetmem gerekirse; genelev patroniçesi Bayan Margaret 16 yaşında basan küçük kızının bekaretini açık arttırmayla satışıa çıkarıyor. Ne var ki küçük kız henüz böyle bir dünyanın içine girmeye ve ilk deneyimini kendi seçmediği bir adamla yaşamaya hazır değildir. Bekaretini satın alan kişi örnek aldığı ablasının 'sevgilisi' olunca bu tecrübe onun için çok daha travmatik bir ana dönüşüyor. 2rrm7bq






WHİTE PRİNCESS




İngiltere tarihinin en çalkantılı dönemlerini konu alan “The White Princess” güç, aile, aşk, ihanet ve ölüm gibi temaları içerisinde barındırır. 1485 yılında geçen dizi bir kadın karakterin bakış açısı ile anlatılmaktadır. Tudor Hanedanı'nın yükselişe geçmesiyle Yorklardan Prenses Elizabeth (Jodie Comer) ve Henry Tudor (Jacob Collins-Levy) evlenir. Bu birleşme VII Henry'nin tahtını garanti altına alır ancak kişisel ve siyasi sürtüşmeleri bir kez daha krallığı göz yaşı ile tehtid etmektedir. (dizipub)

Meşhur White Queen'in kızının hikayesi ile karşı karşıyayız bu sefer. Zorunluluk ve nefretle başlayan bir ilişki daha sonra mutlu bir beraberliğie dönüyor. Öyle ki artık Elizabeth, VII. Henry'nin çıkarları ve onun tahta kalması için kendinden ve pek çok şeyden ödün verecek duruma geliyor. 8 bölümlük kısa bir dönem dizisi. Tarihe meraklı olanlara tavsiye olunur. Elbette bunun bir dizi olduğu ve tarihi gerçeklerin kurgu ve hayal gücüyle birleştirildiğini hatırlamak gerek.

ANDİ MACK




Andi 13 yaşında başarılı bir orta okul öğrencisi. Okul dışında bileklik, kolye vb. el işleri yapmaktan hoşlanıyor. Evlerinin bahçesinde küçük bir atölyesi var. Andie'nin hayatı ablası bildiği ve hayran olduğu Bex'in aslında annesi olduğunu öğrenmesiyle değişiyor. Ama travmatik ya da dramatik bir değişim olmuyor hayatında. Gayet serin karşılıyor bu durumu. Bu devam eden ama sezon sonuna yaklaşan bir çocuk dizisi aslında. Neden izlediğime gelince, çocukların oldukları yaşlarda gibi görünmesini seviyorum. Büyüme hevesinde olan, küçücük yaşta feleğin çemberinden geçmiş gibi davranan tipleri çok sevimsiz buluyorum. Biraz bekleyin, olduğunuz yaşın tadını çıkarın. Nasıl olsa zaman sandığınızda çok daha hızlı geçiyor. Bu dizide de Andi ve arkadaşları yaşlarının çocuğu gibi görünüp, o şekilde hareket ediyorlar. Sevimli, sıcak bir aile dizisi. Vaktiniz varsa izleyin. Ne bileyim ben çok tatlı buldum oyuncuları. Dolayısıyla bu diziyi de tavsiye ediyorum.


Şimdilik bu kadar. İzlediğim bir kaç dizi daha var ama onları çok da önermiyorum... Bir de bir kaç sezondur devam edenler var onların arasından da hiç bahsetmediklerimden bir güncelleme yaparım belki.

 







11/02/2017

Yıl Dönümü 8. Yıl



1 Şubat 2009'da başladım bu blogu yazmaya. 8 yıl önce bir hevesle başladım. Hala kör topal devam ediyorum. Aslında bu sene yıl dönümü yazısı yazmayacaktım. Geçtiğimiz iki yıl hem ülkemiz hem benim özel hayatım adına çok zordu. Önce amcamın, sonra halamın rahatsızlığı sonra babamın felç geçirmesi. Sonuncusu tabii ki en zoruydu. Sonra yeni bir iş. Devlet memuru oldum. Herşey daha güzel ve kolay olacak derken korkunç bir ortama düştüm. Neyse dertlerimle boğmak istemiyorum. Amacım uzun süren yokluğumu açıklamaktı :)

Blog bana çok şey kattı. Defalarca söylediğim gibi çok güzel insanlar tanıdım. Dostlar edindim. Bazıları hayatımda hala. Bazıları yaşadığım en büyük hayal kırıklığı olarak tarih sahnesinde yerini aldı. Meğer dost sandıklarım arkamdan konuşurmuş, beni üzmek için en zayıf anımı bekliyorlarmış. Meğer hiç dostum olmamışlar. Olsun yaşadığımız her şey bir hayat tecrübesi neticesinde.

Ayy 8 sene mi oldu? Çocuğum olsa okula giderdi. Belli bir düzende yazsam fanomen olur Kerimcan Durmaza'a rakip olamazdım tabii :P O başka bir kulvarda. Sanırım yaşlandım arkadaşlar. En yaşlı uzakdoğu blogcusu olarak köşeye mi çekilsem? :P 10. yılı da görüp kutlayabiliriz inşallah. Beni bu kadar süre takip eden herkese yürekten teşekkürler.  Seçtiğim görsel size bir şey çağrıştrdı mı?

24/01/2017

Kore Dizilerine Dair/ Önce Biz Başlattık...



 

Kore'ye olan ilginiz ne zaman nasıl başladı hatırlıyor musunuz? Benim için şöyle oldu: 2007 sonuydu TV de bir dizi görmüştüm. Oturup baştan sona hiç seyretmedim ama göz ucuyla baktığımda hangi ülke olduğunu merak ettim. Evet, Uzakdoğuydu ama Japon'a benzemiyordu. Çinli desem değildi çünkü bir bölümde Çin'e gitmek söz ediyorlardı. Bir keresinde Malezya'da geçen bir film izlemiştim acaba Malezya mı? Diye geçirdim aklımdan. O kadar düşündüm fakat Güney Kore aklımın ucundan geçmedi. Halbuki tarihi ve kültürel olarak içlerinde bize en yakın olanı G. Kore'ydi. 

Derken bir gün TRT'de başka bir dizi başlayacağının tanıtımını gördüm. 'Saraydaki Mücevher' Çok uzun yıllar evvel Sabır Çiçeği Oşin diye bir Japon dizisi izlemiştim. Süpermarket zincirleri sahibi bir kadının çocukluktan başlayarak hayat-başarı hikayesini anlatıyordu. Çok severek seyrettiğimi hatırlıyordum. Bu dizi de ben de heyecan uyandırdı ve hiç bir bölümünü de kaçırmadan izlemeye başladım. Evet insanlar birbirine benziyordu. Ancak biraz dikkatli bakınca aynı saç, makyaj ve kostümün benzerliği artırdığının hatta başlı başına sebebi olduğunu anlaşılıyordu. Dahası bu insanlar genel geçer anlamda oldukça güzeldiler. 

Image and video hosting by TinyPic

Sonra İnternet'te araştırmaya başladım. Gelsin filmler gitsin diziler. Benim gibi düşünen, hisseden aynı beğenileri paylaştığım insanlar olduğunu gördüm. Bir kısmı arkadaşım oldu. Bazıları küçük hesaplar peşinde olan kişilerdi. Sevdayla birlikte bir sürü kişi ile buluştuk. O kadar enteresan olmadığımızı anlayanlar bir daha iletişime geçmedi :P

Biz rafine zevkleri olan mutlu bir azınlıktık. Yani burada böyle tepeden bakan bir tavır içinde falan değilim ama öyle hissediyordum ben. Mesela benim blogumu gerçekten ilgilenenler dışında pek kimse bilmez. Kore ile ilgili yazan ilk bloglardan olduğum halde bir takım teknik sebeplerden ama çokça da canım ne zaman isterse, neyi isterse onu yazdığımdan hiç bir zaman Google'da ön sıralara çıkamadım.

Pek çok insanı bu Kore dünyası ile biz tanıştırdık. Biz derken hepimiz. Tabiri caizse biz kaşındık. Hele ben, hiç tanımadığım insanlara CD'ler yazdım, renkli zarflara koyup iyi dilek notları yazdım. Zorum neydi bilmiyorum. :) Bu da yetmedi. Dünyanın öbür ucunda İnternet vesilesi ile tanıdığım daha önce aynı dizileri, filmleri izlediğim insanları Kore dizilerini izlemeye ikna etmeye çalıştım. Brezilyalı ve Fransız arkadaşlarla bunu başardım.


Aslında kimseye bahsetmemiz gerekirdi. Bizim küçük sırrımız olarak mı kalsaydı Kore sevgisi?


Sonra korkulan oldu biz ne olduğunu fark etmeden Kore dizileri, filmleri, müzikleri 'biz'den başka birileri tarafından fark edilmeye başladı. En başta hak ettikleri itibarı almalarına sevindik belki ama sonrasında işin boyutları değişti. Senaryoları 'uyarlar' oldular. Bir süre sonra sanki yeni temizlik yaptığım evime çamurlu ayakkabılarıyla girmişler gibi hissettim. Sinirlendim. Hele orijinal hikayeleri Türk filmi klişeleriyle boğduklarını görünce daha da öfkelendim.


(Şu kızın turist hallerinde kendini bulan parmak kaldırsın :P )


Bir tarafım Kore dalgasının yayılmasına sevinirken, diğer yanım ufak çapta bir kıskançlık yaşıyor. Biz buralardayken hep dutluktu ya buralar :)  İşin şakası bir yana elini attığını kurutan, kirleten bir güruh var. İşte onlar hiç keşfetmeselerdi keşke Kore dizilerini, filmlerini vs. Bizde de çok yetenekli değerli oyuncular var. Başarılı senaristlerin elinde uyarlamalar izlemesi keyifli işlere dönüşebiliyor. Bknz: Hayat Şarkısı..  Ama She Was Pretty uyarlaması Seviyor Sevmiyor başarılı oyunculara rağmen rezalet bir hikayeyle devam ediyor. Diziyi sevenler internette isyan etseler de sesleri yapımcı tarafında karşılık bulmuyor.


Ha bir de Secret Garden senaryosunun Türkçe'ye çevrilmesi var. İyi, güzel ama en başında dediğim noktaya geliyoruz. Ne kadar sürecek bu heves? Ne zaman tüketecekler bu membayı da? Sonunda yine biz bize mi kalacağız? Yoksa kardeş ülke olarak dünyada, avrupada cazibe merkezi haline mi geleceğiz? Mesela bizde de Uzakdoğu'da olduğu gibi fan meetingler düzenlenecek mi? Music banki hatırlarsınız. Tanıdığımız, tanımadığımız online alemde bir şekilde iletişim kurduğumuz herkes oradaydı ve hepimiz çok mutluyduk.

Bu yazıyı çok uzun zamandır bekletiyorum. Daha fazla yazıp sizi sıkmak istemiyorum. Bunlar benim kişisel görüşlerim, kişisel endişelerim. Elbette kimse bu fikirlere katılmak ve benimle aynı duyguları paylaşmak zorunda değil. Kore sevdamın bir numaralı sebebi olan bu adamı da unuttum sanmayın. Onu sona sakladım. Ahhh ahh diyorum siz beni anladınız değil mi arkadaşlar :P