25/07/2010

Mutlu Hissetmek İçin: 'Mesajınız Var!'


Kendini iyi hisset filmlerimdendir 'Mesajınız Var' Meg Ryan ve Tom Hanks yine beraber film çekseler dedirttir her seferinde. Ne zaman şöyle sevimli, romantik bir şeyler izlemek istesem Mesajınız Var gelir aklıma. Meg Ryan'ın sevimliliği, Tom Hanks'in asaleti, ben de orada olsaydım keşke dediğim New York sokakları... Her izlediğimde ayrı bir keyif alıyorum. 'Köşedeki Dükkan'ın' büyük Kitapevine karşı verdiği mücadele, dev bir şirkete karşı koyamayacağı gerçeği. Aşkla sonlanan bir rekabet... Çok güzel bir film. Ve Papatyalar bence de en dost canlısı çiçeklerdir. Çok severim. Aradan geçen zaman öyle 20-30 yıl değil 12 sene önce çekilmiş ama teknolojinin ne kadar hızlı geliştiğinin bir kanıtını görüyoruz. Çevirmeli bağlantıdan, dsle geçtik şükür :) Pc yi açtığında internetin bağlanmasını beklemek böyle durumlarda heyecan verici olsa da, işin kötü tarafı; telefona ayrı, internet kullanımına ayrı para ödemek sinir bozucuydu. Neyseki artık değişti. Meg Ryan'ın Türkiye'ye gelip saçma sapan davranmasını yavaş, yavaş gözden düşmesine bağlayıp affediyorum kendisini :D :D Her ne kadar artık yıldızı söndüyse de Çocuk-Kadın imajının eğreti durmadığı tek aktrist olan Meg Ryan gerçekten çok sevimli. Bazı Koreli oyuncuların karikatürize edilmiş şirinliğinin yanında doğal ve yalın oyunculuğuyla insana huzur veriyor. Tom Hanks zaten her rolün adamı. Çok beğendiğim bir oyuncudur. Hala izlemeyen varsa bulun, buluşturun seyredin.


EDİT: Meg Ryan'nın Moda haftasına geldiğinde sergilediği tavırla ilgili çok eğlenceli bir yazı buldum. Buraya tıklayıp okuyun :D


21/07/2010

Serseri Mayınlar-Mine Vaganti

Image and video hosting by TinyPic

Öncelikle mümkün olduğunca spoiler vermeden anlatmaya çalışacağım ama arada kaçabilir klavyeden harfler :D Yazmaya başlayınca ne olacağını kestirmesi güç :)
Filmin konusu:
“Serseri Mayınlar”, makarna üreticisi bir İtalyan ailesinin geleneksel ve ahlâki kalıpların dışına çıkan çocuklarının, ne yöne gideceği kestirilemeyen öykülerini anlatıyor. İki arkadaşının başına gelen gerçek bir olaydan esinlenerek yazdığı filmde Ferzan Özpetek, bu öykülerin iç-içe geçirdiği büyülü bir zamanın içine çektiği izleyiciyi, oyuncularının yarattığı duygu denizindeki gelgitlerle baş başa bırakıyor.

Yine bir Ferzan Özpetek klasiği olarak, geniş sofralar güzel manzaralar eşliğinde bir İtalyan filmi izliyoruz. Makarna üreticisi bir aile, 3 nesil bir arada yaşıyor. Klasik kalabalık bir İtalyan ailesi. Romada yaşayan Tomasso ailesini ziyarete gelir. Kimsenin bilmediği bir sırrı vardı ki o da gay olduğudur. Ferzan Özpetek filmlerinde bir şekilde hep eşcinsel karakterlere ve onların sorunlarına yer veriyor ama bu film için bir gay filmi denmez kesinlikle. İnsan hikâyesi demek daha uygun.

Kendi istekleriyle, başkalarının kendisine biçtiği rol arasında kalan bireylerin çıkmazına değiniliyor. Bazen sizden iki nesil önce yaşayan birinin çok daha açık görüşlü, anlayışlı olabileceğinin bir örneği gösteriyor. Anne ve Babasının 'çocuklarının' gay olması durumuna gösterdikleri tepki, üzüntü ile Büyükannenin sakinliği, olayları olduğu gibi kabul edişi arasında hissedilir bir fark var. Thomas Romada istediği gibi yaşarken, erkek kardeşi işlerin başına geçmiş ailesinin istediği gibi bir hayat sürmektedir.

'Belki de artık bazı şeyleri geri de bırakmaktan korkmamamız gerekiyor çünkü gerçekten önemli olan şeyler hep bizimle kalır.' (Thomaso)


Geçmişe gidilen sahnelerde sanki bir Marquez romanındaymış hissi veriyor insana. Hatta bu yorumu sözlükte okuduğumda, evet evet diye kendime kendime çığlık attım. :D Kesinlikle bende de aynı düşünceyi uyandırdı. Fakat görsel olarak çok güzel olsa da, senaryoda bir takım boşluklar vardı. Büyükanenin hikâyesinde öyle çarpıcı 'vayyy be demek öyle' dedirtecek bir anlatımı yoktu. Belki de izleyicinin hayal gücüne bıraktılar boşlukları doldurmayı.


Image and video hosting by TinyPic


Bence filmin en gay ve en komik kısmı Thomasso'nun arkadaşlarının ziyarete geldiği ve gay olduklarını çaktırmamak adına türlü komikliklere sebep oldukları sahnelerdi. Bir bakışta elbisenin tasarımcısını söylecek, ayakkabılarını farkedecek bir erkek tabiiki gay olur :D :D  Ben mümkün olsa bu aileye gelin giderdim :D Makarna üretiyorlar ya daha ne olsun :D

Image and video hosting by TinyPic


Bazen ağzınızdan çıkanla söylemek istedikleriniz tam tamına zıttır. Karşınızdaki bunu anlıyorsa ne ala :)


' Ne kadar da çirkinsin'.  'Ben de sizi çok seviyorum hanımefendi'.


Image and video hosting by TinyPic


Ferzan Özpetek filmlerini her zaman çok sevmişimdir ama bana göre 'Mine Vaganti' en iyi filmlerinden biri değil. Cahil Periler örneğin, hem kurgu, hem hikâye bakımından çok daha iyi bir filmdi. Fakat kesinlikle izlenmeye değer yer yer güldüren, çoğu zaman hüzünlendiren ama bittiğinde insanın içinde sıcacık bir his belki de yüzün de bir gülümseme bırakan bir film 'Serseri Mayınlar'. Online izleme sitelerinde Türkçe dublajlı videoları var ama siz orjinal dilinde izleyin. Ben çok beğendim herkese de tavsiye ediyorum.

20/07/2010

Sırada...

Yorumlanmayı bekleyen, Mine Vaganti-Serseri Mayınlar, Worlds They Live Within, (sevmedim yarım bıraktım) The Woman Who Stil Wants To Marry (Kim Bum büyümüş mü biraz? :) ) var. Valla çok sıcak herkes tatilde, denizde, kumsalda bense bilgisayar başında en büyük eğlencem film ve diziler. Müthiş bir yaşam tarzı :D :D :D Çok üşeniyorum yazmaya daha Mavi ile buluşmamızı anlatacağım :)) Neyse beni izlemeye devam edin, vardır değil mi hala orada bir yerde okuyan-merak eden birileri ? Herkes tatile çıkmamıştır değil mi? Sayın bakayım sağdan, göreyim kim var kim yok? :)

12/07/2010

Arwen Gelmiş çook da şekermiş :)

Photobucket

Efendim malumunuz blog camiasının milleti korkutacak derecede arkadaş canlısı, sevimli, neşeli blogcuları olarak ben, kendim, şahsım :D ve biricik ekürim, çitlembiğim Nefertiti, Arwen ve Mavi ile buluştuk 1er hafta arayla. Önce Arweni anlatayım, şeker kızımız İstanbula geliyorum diye post yazmış blogunda ayrıca bize de haber verdi görüşelim mi diye? Yeni bir kurban bulmuşuz ağımıza düşürecek hiç hayır der miyiz? :D Hemen tabii dedik. Kalktın uzak yollardan geldin, neden görüşmeyelim? Düello için anlaşırmış gibi, hemen yer-saat-gün belirledik. Zaten belliydi :D. Ayyy Eminönü iskelesinin önünde dikildim, dikildim saatler sonra geldi DESEMDE İNANMAYIN :D Elimde olmayan sebeplerle de olsa çok beklettim kızları.  Arwen o kadar tatlıydı ki kızmadı bile. Ben bu arada yoldan sürekli arayıp, beni yolmak istiyor musun? Bak istersen sorun değil diyerek kendisini oyalamaya çalışsam da ne kadar işe yaradı bilemiyorum :)

Arwen'in sakinliğinin yanında aç ve dolayısıyla sinirli olan Nefertitim beklemekten yorulunca gidiyorum ben diye resti çekti. Aman dedim, gülüm sensiz ne ederim ben, gitme 5 dk yanındayım ama sen yemeğini ye diye sakinleştirmeye çalıştım. Bu arada Arwene sürekli, yemek yiyeceğiz geçecek, ramen yiyeceğiz iyi olacağız gibi şeyler söyleyip, kabahatimi unutturmaya çalıştım. :) Yemeğini çoktan yemiş, dolayısıyla sinirleri yatışmış olan arkadaşımızın yanına gidince bir ohh çektik. Rüşvet olaraktan bir sürü çikolata falan aldım ama sonuçta küçük gösterse de yaşı küçük değil Nefimin kandıramadım ha ha ha. Aslında ben hani tatlı yiyelim, tatlı konuşalım endorfin hormonu salgılayıp mutlu olalım diye şetttim. Başka hiiiiiççç bir amacım yoktu :P

Ramenlerimiz söyledik. Resim koymuyorum artık bıkmışsınızdır görmekten :D Neyse biz diyoruz çok acı ama dikkat et ilk seferde insanlar çok zorlanıyor bu yüzden filan. Geldi Ramenler Arwen beğenmedi ve yemedi rameni ben de çok açtım o yüzden bir Kore lokantasında benim için yenilecek başka bir şey olmadığından, ramen yerim. Yalnız biz aman ha acı dikkat et falan derken, acı sever olduğunu öğrendiğimiz Arwe'nin ifadesi 'sizin bu acı dediğinizi ben çayıma şeker diye katarım' şeklindeydi. Tam olarak bu cümleyi kurmadı ama ben sözlerinden bunu anladım :)


Biz otururken bir koreli grup vardı Ajumma ve Ajuşilerden oluşan. Bir kadın çıktı ortaya olanca tiz sesi ve ben bilirim tavırlarıyla bir şeyler söyledi Korece. Ahh dedik Nefertiti ile kesin rehber bu. Arwen sordu nasıl anladınız diye? Bir kere herkes pür dikkat dinliyor hatunu bir de hali, tavrı çok buyurgandı belli yani. Bir tepeden bakıyor millete. Rehber Ajummaya pis pis baktık ama farketmedi ha ha ha.


Image and video  hosting by TinyPic




Seoulden ayrılıp, rotamızı her zaman ki gibi Çiğdem Pastanesine çevirdik. Fakat bizi bir sürpriz bekliyordu: İçerisi bomboştu. Hani neredeydi yakışıklı İspanyollar, göz banyosu yapmaya yarayan turist grupları? Kaderimize küserek geçtik klimanın dibine. En arkaya. Nefertiti kendi fotoğraf makinesi yanında olmadığı için içindeki fotoğraf çekme dürtüsünü frenlemek zorunda kaldı. Benim makinemle bir kaç poz çekerek bir nebze de olsa hevesini aldı. Yoksa elleri falan titereyecekti mazallah :P :P

Image and video hosting by TinyPic


Image and video hosting by TinyPic


İştahla çilekli tartlarımıza sarıldıktan sonra ancak aklımıza geldi fotoğraf çekmek. Yediğimiz tarafları kendimiz çevirip güya düzgün bir görüntü elde etmeye çalıştık :D :D Arwenle Anadolu yakasında ayrıldık. Neferttiyi yine gözü yaşlı Avrupa yakasında bıraktık. Biliyorum çok uzun oldu. Burada kesiyorum Arwenle maceralarımızı Maviye geçeceğim daha :D


Image and video hosting by TinyPic


Bu post ziyadesiyle uzun olduğunda Mavilimle geçirdiğim iki günümüzü bir başka yazıya bırakıyorum :) Halbuki ikisini bir yazacaktım. Arwencim seni tanıdığıma çok sevindim. Ne zaman gelirsen haber ver olur mu? Yine görüşelim. :)

10/07/2010

Saengil Chulka Hamnida (İyiki Doğdun / 생일축하합니다) Gong YOO (공지철)

Myspace Comments


Seviyorum seni
Ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
Neyin nesi belirsiz
Telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
Denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
İçimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.


Photobucket


Uzakdoğu'nun en güzel gülen, en güzel yüzlü adamı Gong Yoo doğar da La Fea bugünü şenliklerle kutlamaz mı? Kutlar Sevgili Gong Yoo, yaş biraz sakat (31) ama katlanacaksın artık :D İYİKİ DOĞMUŞSUN, İYİKİ AKTÖR OLMUŞSUN biz senin hayatına etki edemedik belki ama sen şu sıradan yaşamlarımıza çok şey kattın. Dünyanın bir ucundan yüreklerimize dokundun, sayende yeni arkadaşlar edindik. Seni sevdikçe, arkadaşlarımızı daha çok sevdik, paylaştıkça çoğaldık, çoğaldıkça paylaştık. Adının ardından gelir oldu adımız daha büyük bir iltifat yoktur bir hayran için sanırım. Bir gün olurda sözlerimiz ulaşırsa sana uzak diyarlardan bil ki; gezegenin bir köşesinde bir gülüşünle günü değişen, güzelleşen insanlar var. Dilerim yaradan sana (bize de tabii :D ) sağlıklı uzun ömürler verir ve daha uzun süre izlemek nasip olur seni Doğum Günün Kutlu Olsun. Allahtan ne diliyorsan hepsi bir bir gerçek olsun.


GONG YOO (공지철) SENİ SEVİYORUZ

09/07/2010

FİGHTİNG TARİH :D

Image and video hosting by TinyPic


Bildiğiniz gibi 10 Temmuz'da KPSS sınavı var. Arkadaşımız Tarih84 de bu sınava girecekler arasında. Eğitim sisteminin çarpıklığından, hepimiz hayatımızın bir noktasında nasibimizi aldık, almaya devam ediyoruz. Ne yazık ki şu anda bunun için yapacak bir şeyimiz yok. Tek yapabileceğim arkadaşımın emeklerinin boşa gitmemesini için dua etmek. Başarının dört şartı; bilmek, istemek, cesaret etmek ve susmaktır. Demiş birisi. Tarih84 hepsini uyguladı, bu sınavı kazansın ya da kazanmasın ileride ülkemizin ihtiyaç duyduğu, çağdaş, akıllı, sağduyulu bir öğretmen olacağından şüphem yok.

Ne kadar çalıştığını, ne kadar çabaladığını ben kendi gözlerimle gördüm. Sırf beni uykusuz bırakmalarının hatırına o sınavı kazanmalısın :) Kazanacağından şüphem yok ama burası Türkiye oldu da hedeflediğin puana ulaşamadın, hiç üzülme SEN ELİNDEN GELENİN EN İYİSİNİ YAPTIN. İyi ki şu saçma blogu açmışım ve iyi ki tanışmışız canım. En kısa zamanda hasret gidermeyi umuyorum. BAŞARILAR YÜZÜ GÜZEL, KALBİ GÜZEL ARKADAŞIM. HERŞEY DİLEĞİN GİBİ OLUR İNŞALLAH.

01/07/2010

It's Complicated-Meryl Streep Rocks!



Jane’in (Streep) üç yetişkin çocuğu, başarılı bir Santa Barbara pastahane/restoranı ve on yıl önce boşandığı eski kocası avukat Jake’le (Baldwin) dostça, medeni bir ilişki sürdürmektedir.. Fakat Jane ve Jake oğullarının üniversite mezuniyeti için kendilerini şehir dışında bulduklarında, işler karışmaya başlar. Birlikte yedikleri masum bir yemek öngörülemeyen bir şeye dönüşür ve aniden ikili kendilerini tekrar bir ilişkinin içinde bulur. Ne var ki Jack artık kendinden çok genç başka bir kadınla evlidir ve Jane bir anda öteki kadın pozisyonuna düşmüştür. Eğlenceli bir romantik komedi. İçinde Merrly Streep varsa mutlaka izlenir..

Hollywooda belli bir yaştan sonra yıldızı sönen, rol teklifi alamayan kadın oyuncuların aksine Meryl Streep yaşlandıkça şarap gibi yıllanıyor, yeteneğini her seferinde tekrar, tekrar kanıtlıyor. Yani bir rolü de yok ki bu ona yakışmamış, becerememiş diyelim. Kim oynarsa anında o oluveriyor. Tecrübe, yetenek denen şey böyle bir şey olsa gerek. Ayrıca mütevazı bir oyuncu olması da cabası. Hatırlarsanız artık Hollywoodda bile o kadar önemsenmeyen Meg Ryan geçtiğimiz aylarda Türkiye'ye gelmiş, 'aşırı' ilgiden bunalmış. Tek kelime etmeden KAÇARAK ülkesine geri dönmüştü. Gülsem mi? Ağlasam mı? Bilemedim. Çok snob bir tavır dememe gerek yok sanırım. Bunun aksine Meryl Streep geldiğinde bir süre tanınmamak için kamufle etmiş kendini sonra bakmış takan yok :D Millet yeni yetme starla çok meşgul, gayet sıradan bir turist gibi dolaşmış esnafla sohbet etmiş. Alece Baldwini o kadar sevmem ama o da rolünün hakkını vermiş.

Image and video hosting by TinyPic


Steve Martin de çok beğendiğim oyunculardan insan onlara bakınca, neden bugün hem saygın, hem hala popüler oyuncular olduklarını anlıyor. Bir bakın özel hayatlarına, skandaldan uzak, yaptıkları işler ve başarılarıyla gündeme gelen insanlar.  Yaşlanmayan ama yaş alan, olgunluk dönemlerininde verimli geçirilebileceğinin kanıtı oyuncular. İlk paragrafta söylediklerim Steve Martin için de geçerli.

Filme döncek olursak Jacke ve Jane uzun zaman önce ayrılmış bir çift. Ancak çocukların hatırına görüşüyorlar, ara sıra bir araya geliyorlar. Bir karşılaşmanın sonunda kendilerini yatakta buluyorlar. Bu sefer roller değişiyor yıllar önce aldatılan Jane şimdi ikinci kadın oluyor. Jakede tipik erkek :) Yıllar önce problem olan herşey Jane'in hayatında çözülmüş. Çocuklar büyümüş, Jane kendine bir düzen kurmuş sakin, huzurlu. Öte yandan Jake evde kendinden olmayan çocuğu ve genç karısı ile yoğun bir hayat yaşıyor kadın ikisinin bir çocuğu olsun istiyor bunun için çabalıyorlar falan. Tabii o da kendi haraketli hayatından kaçacak yer arıyor ve böylece Jane ile bir kaçamak yaşamaya başlıyorlar.

Image and video hosting by TinyPic



Öte yandan bir de Jane'in evinde ekleme yapmak için anlaştığı mimar Adam var. Onunla da aralarında bir yakınlaşma oluyor. Adam, Jane ve  Jake arasında çok eğlenceli, çok komik, çok garip bir aşk üçgeni başlıyor. Yeniden bir araya gelmek mi, yoksa Adam ile yeni bir başlangıç yapmak mı? Eskinin bildik, tanıdık rahatlığı mı? Yoksa yeniyi keşfetmenin heyecanı, arkadaşlığın hazzı mı? Peki çocuklar öğrenirse ne der? Gibi sorular sorduran bir film 'İlişki Durumu Karmaşık'

Image and video hosting by TinyPic


Image and video hosting by TinyPic


Eğlenmek istiyorsanız kesinlikle izlemenizi öneriyorum. Sadece Meryl Streep için bile izlenir. Ben seyrederken çok güldüm. Çok keyif aldım. Hele Adam ve Jane'nin birlikte 'uçtukları' bir sahne var ki gülmekten öldüm :) Buradan Türkçe altyazılı izleyebilirsiniz.