Hong Kong-Singapur ortak yapımı bu filmin Orjinal adı Heung Joh Chow, Heung Yau Chow daha önce de yayınlanmış Tv de ama ben dün tesadüf eseri gördüm. Başını kaçırdım ama izlediğim kısmı filme bayılmama yetti. Önce Kore filmi zannettim ama baktım ne oyuncuların tipi ne de mekan Koreye benzemiyor ama asıl uyanış anı filmde ki kızın çocuğa seni seviyorum falan filan gibi bir cümle söylemesi oldu. TÜRKÇE dublajlı izlediğim filmde kızın ağız hareketinden 'sareneyo' demediğini anladım. Görüldüğü üzere Kore sevdası insanı 'linguist' bile yapabiliyor :)
Birbirileri için yaratılmış iki insanın hikayesini anlatan Sağa Dön, Sola Dön tesadüflerin bir araya getireMEdiği bir çiftin öyküsü. Yıllar önce bir okul gezisinde tanışan John Liu ve Eve Choi birbirlerinin belki de ilk aşkıdır. Kız Lehçe-Çince çeviri yapıyor. Popüler olduğu için kıza sürekli korku romanları çevirtiyorlar ama bu sefer de çok korkuyor. Öyle ki eski evinde çok korktuğu için yeni bir eve taşınmış. Erkek ise yetenekli bir müzisyen. Elbette ikisi de idealist ancak ekmek parası uğruna istemedikleri işlerde çalışıyorlar.
Yıllar sonra yine tesadüf eseri karşılaşıyorlar. Aynı parkta, aynı havuzun iki farklı köşesine sırt sırta oturuyorlar arada birbirlerine kaçamak bakışlar fırlatıyorlar ama ikisi de fark etmiyor. Derken bir rüzgar esiyor ve Eve Choi'nin çevirdiği metinler havuza düşüyor. Yakışıklı ve bir o kadar da centilmen olan oğlumuz hemen ayakkabılarını falan çıkarıp suya dalıyor ve kızın kağıtlarını toplamasına yardım ediyor. Bundan sonra sohbet etmeye başlıyorlar. Birbirlerine kendi çalışmalarını falan gösteriyorlar. Lunaparka gidip atlı karıncaya biniyorlar ve burada çocukluklarına geliyor konu, derken sohbet sırasında Liu çocukken tanıdığı bir kızdan bahsediyor. Anlıyorlar ki birbirlerini yıllar önceden tanıyorlarmış. Çok seviniyorlar ve telefon numaralarını alıyorlar. Tam o sırada yağmur yağıyor, yağmurdan kaçarken ev sahiplerini görüyorlar ve mazeret bile söylemeden kaçıyorlar. Gitmeden önce birbirlerinin telefon numaralarını alıyorlar ama isimlerini sormayı unutuyorlar. Bu noktadan sonra hayatlarının ne kadar paralel ilerlediğini aslında birbirlerine ne kadar benzediklerini görüyoruz. İngilizcede 'meant to be' diye bir tabir vardır. Türkçede 'birbirleri için yaratılmış' denir. Filmi izlerken bir yandan bu kavramları sorguluyorsunuz. Belki de kader bir araya gelmelerini istemiyor. O yüzden bu kadar yakınken, birbirlerine bir türlü ulaşamıyorlar. Belki de birlikte olmak yok kaderlerinde diye düşünüyor ama aynı zamanda birbirlerinin ruh ikizi olduğunu görüyorsunuz.
Aynı mekanlarda, aynı zamanlarda bulunup, biri sağa dönerken birinin sola dönmesi, biri yukarı çıkarken diğerinin aşağı inmesi sonucu birbirlerini asla göremiyorlar. İkisi de meraksız insanlar sağa sola bakınmıyorlar bile. Bunun dışında her ikisininde hayatına resmen zorla dahil olan kişiler var. Kızın belalısı bir doktor, erkeğin ise yakındaki bir fast food lokantasında çalışan bir garson kız. Her ikisinede aynı menuleri teslim ettiği bir sırada, daha ilk başta ikisinin arasındaki bağı çözüyor fakat çocuktan hoşlandığı için kızın komşusu olduğunu söylemiyor. Beni de sinir ediyor tabii. O kadar enteresan ki Eve Choi ve John Liu sayesinde birbirleri için yaratıldıklarını keşfeden her iki ev sahibi, garson kız ve doktor bir ilişkiye başlıyorlar. Spoiler vermeden gerisini nasıl anlatırım bilemiyorum. Şunu da söyleyim son olarak; Eve Choi' birbirlerine değişik zamanlarda ve farklı yerlerde ne kadar çok rastladıklarını bilmeden Lehçe'den Çince'ye bir şiir çevirir. Birbirlerini her gün görebilecekken sürekli teğet geçen iki insanı anlatan bir şiir.
'Güzeldi aslında bu kesinlik ama daha güzeldi belirsizlik' diye. Başrol oyuncusu Takeshi Kaneshiro çok yetenekli ve Holywood tarafından çokça teklif götürülen bir oyuncu. Armaninin Çindeki yüzü olduğunu da ek bilgi olarak vereyim. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle izlediğim bu film bana Bülent Ortaçgil'in çok sevdiğim bir şarkısını hatırlattı:
... Belki benim kağıt param,
Bir şekilde, döne dolaşa
Senin cebine girmiştir.
Belki aynı posta kutusuna,
Değişik zamanlarda da olsa
Birkaç mektup atmışızdır.
Ayın karpuz dilimi gibi batışını
İzlemişizdir deniz kıyısında.
Aynı köşeye oturmuşuzdur Köhne'de,
Belki de birkaç gün arayla.
Olamaz mı? Olabilir.
Onca yıl, sen burada
Onca yıl, ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında...
Bu şarkının bütün bir hikayeyi özetlediğini düşünüyorum. Lütfen FİLMİ SEYREDİN ve de şarkıyı dinleyin :) İngilizce alt yazılı izlemek için buradan Türkçe alt yazılı indirmek için buraya tıklayınız.